MENÜ |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
GÖRDÜĞÜM EN GÜZEL RÜYA SENSİN |
|
|
GÖRDÜĞÜM EN GÜZEL RÜYA SENSİN
Dün rüya ,
Yarın ise hayalden ibarettir.
Dünü mutlu,
Yarını umutlu yapan bugündür.
Onun için iyi bak bugüne,
Acı olsada gülümse hayata.....
Evet yağmurlu bir gün hatırlıyorum, bana geldiğin o gün yağmur yağıyordu, hemde hiç olmadığı kadar.seninle ıslanmak başka güzeldi, işte o an seni daha çok sevdiğimi hissetmiştim.Evet bende yağmurda ıslanmayı sevmıyordum, o güne kadar seni ban...a getiren yağmur damlalarını bu kadar çok seveceğimi düşünmemiştim.Oysa bana geldiğin ilk gün o gündü. senınle sevdim yağmurda ıslanmayı!İşte ben belkide ilk defa o gün hissetmedım, ıslandığımı.Çünkü gözlerinde o gün yaşlar akarken bana ağlamıyorum, yağmur damlaları derken ilk kez yalan söylüyorudun.VE İŞTE O GÜN SON GELİŞİNDİ.üçgün sonra elim bir tarafık kazasında öldüğünü duymuştum.biliyormusun ben seneden sonra hiç yağmurda ıslanmadım.Ben sadece yaşadığım yağmur damlaları ile ilgili bir anımı paylaştım sizlerle bu paylaşım beni çok eskilere
götürdü.
Yıl 1990 aylardan kasım günlerden pazardı.Pencereden yağmurun yağışını seyrederken.birden aklıma bir dostumun hastanade yattığı geliverdi. hiç de sevmem hastane koridorlarını ,ama işin içinde dostlar olunca o başka.
İstanbul'da hava bozuk ,yağmur yağıyor,puslu,gök gri bulutlarla kaplı Kartal Araşırma hastanesinin merdivenlerini hızlı adımlarla çıktım .Bir an önce işimi bitirip .şu hastane havasından kurtulmak istiyordum. Koridoru döndüm.birden bir şeyin beni çektiğini hissettim.Döndüm,zamanın önemli olmadığı zamanların birinde,aramadığım bir anda kendimi ,bulduğum bir limandın.Gözlerim.... rengini bile görmediğim gözlerin... kaldım ,kalakaldım.Önce gözlerin vardı.Tel örgüleri sökülmüş bir yüreğe süzülmüştüm.Mayıs yangınlarının olmadığı bozkırlarda.
Gün ışığı değildi,yakomozlar değildi, yüreğimi aydınlatan,gözlerindi. beni en derin yerimden yaraladın biliyor musun?.
Sende kalmıştın ...sende hareket etmiyordun,Gitsem mi ....Kalsam mı ?....şaşkın ve sarhoş olmuştum...Sen döndün ve gittin...
Durmaksızın akan bir tarafikte ilerlerken, camları açık bir arabada hayal ettim kendimi.Çam kokusu,çimen kokusuna karıştı.Bu mutlulukverecek bir şey aslında ..Ama bir çimen , bir çam kokusu ,ne kadar cam kırığı batırabilir ki.
Ertesi gün ,daha ertesi gün yine gittim.Onu koridorda bile görmek yetiyordu ,konuşmamıza gerek yoktu...
Ertesi gün yine gittim...yoktu ...koridor bomboştu.....banka oturdum...ne yapabilirdim..
Elimde günebeken çicekleri vardı. O kadar çiceğin içinden neden güne bakan çiceği almıştım...Ben düşüncelerin içinde kaybolmuşken, bir el hissettim omuzumda.
Döndüm ;
Görmek istersen! seni bekliyor..Bir an hayal sandım...Nasıl odaya gittim bilmiyorum.
Yatağın kenarına oturdum. Gözlerinin feri gitmiş.'Nasılsınız?' gözlerimin içine bakıyor 'Gördüğn gibi 'diyor kısık bir sesle. Gözlerinin içi yaş dolu,ama hiç akmıyor gözlerimi kaçırıyorum.sehpanın üzerindeki çiceğe bakıyorum uzanıp kollarına bırakıyorum.
Ona giderken güne bakan çicekleri götürmüştüm.yeşil tüllere sardırıpsarı kocaman bir saten kurdele ile süslemiştim.'ne güzeller'' diyor. Karşısındaki büyük pencerenin önüne koyuyorum .Gün ışığı olsınlar diye..''bizim oralarda güne bakan çiceği derler''biliyorum .Güne bakan çiceklerine benzettin beni ışığa muhtaç ''ışığım olurmusun''Cevap veremedim . Konuşamıyordum sadece gülümsedim..Anladı...Güzel gözlerinin etrafında sürmeler vardı. Ellerini tuttum. Yaşlanmış gibi geldi elleri,Göz göze geliyoruz ...Güne bakan çicekleri...ben ...o..çiceklere nasıl içten gülümsedi..Hayatımda bundan daha güzel ''seni seviyorum'' duymadım ben.
Acı doruğa ulaştığında, gözyaşı gelmezmiş gözlerinden...
Sevinci,mutluluğu,mutsuzluğu acıyı,hepsini bir günde ve aynı anda yaşamıştım.Şaşkınmıydım, varmıydın, varmıydım,beklemediğim bir rüzgar çıkması gibi....
Üşüten..kaçmayı, koşturmayı, gördüğüm ilk ağaç attına , ilk saçağa sığınmak gibi seni yaşamak.
Kapımı kapattığımda bitmiyor dünya.Çoğu zaman kapının ardıda umut...
Nerde nezaman okuduğumu bilmediğim bir söz döküldü dudaklarımdan
''Herkes bir başkasının hayatına seyirci,kendi ömrüne misafir olmuşken''
Çok az yaşanırmış böylesi sevdalar
Nadirdir aynı kavşakta denk gelmek.
Gelebilenler şanslıdır.....
Gelemeyenler ise yıllarca ruh ikizini ararlar....
Unutma aşk tesadüfleri sever.
Nasıl bir şeydi mutlu olmak? Kafanı saran sis yüzünden.Hiç bir şey düşümenez olmuştum
Kim mutlu ya da?
Kim bunun farkında.
Kalk hadi gidelim dedim sonra yanımda kimsenin olmadığını anladım ne tuaf ben birisi ile konuşuyorum. inanır mısın? beni böyle nizami olmaya.Susmam gerektiğine kim ikna etti beni durduk yerde?
Geçtığın yolları bile göremiyorsun , kafanı saran sis yüzünden. Bir çocuğun akıl dışı bütün davranışlarından oluşan halimi yani…hani şekere sevinen,topa sevinen,havada ki kuşa sevinen, uzatılan eli tuttu ayakları yerden kasildi,başını nereye koyacağını bilmeyen yaramaz çocuk. Evet yaramaz çocuk ne oldu? Bir şey var ,dilinin ucunda, hadi deli ruhum söyle….
Sana kocamam bir çikolata paketi getirdim dedim fısıltı gibi .Döndü,gözler gözlerimi buldu ,Sessiz ve hiç konuşmadan baktım gözlerine , konuşsam büyü bozulacak,bakmalara kıyamadığım o iri kara gözlerine .saatlerce bakalabilirdim ,saçlarını okşar,seni göğsünmde koklardım , Ama kıyamadım . ben sana dokunmaya kıyamadım…….
Adını söylemeye.elini tutmaya..kıyamadım …sen hayatta kıyamadığım nadide çiceğimsin. Solacak diye korktuğum.bakmaya kıyamadığm ,nadide çiceğim.
Hastaneden ayrılırken kafamda binbir düşünce vardı.Neyi , nasıl yapmalıydım. Zeynep... cane!..gözlerinim önünde solgun yüzü,umutsuz bakışları !Ben yapabilirdim.Nasıl söylerdim?Yinede ayaklarım beni Şişli etval hastanesinin bahçesine sürükledi. Orada çok sevdiğim bir doktor abim vardı.Onunla görüştüm hemem buraya getir dedi . Ama bunu nasıl söyleyecektin .Daha çok az tanıyordum onları.Yinede geri döndüm.Kartal Hastanesinin merdivenlerinde bir soluklandım. Sonra durmaya vakit olmaya bilirdi.
Kapıya geldiğimde kalbim sıkışmaya başlamıştı.İçeri girdim.
Gülüm uyuyordu.yanına oturdum .Ona hiç bu kadar yakın olmamıştım. saatlerce kımıldamadan, hareketsiz seyredebilirdim şahane bir tabloya bakar gibi...
Yaşamın kıyısında durup,yaşamın kendinisini ıskalayıp yanı başından geçip gidebilirmiydik....
Ya ben daha önce yaşıyor muydum?Cevapsız çok soru vardı.
Abla gelince anlattım bir bir. Oda bir an önce iyileşsin istiyordu.
Zeynep'i sonunda şişli etfale naklettik. Bu bana daha bir güven getirdi.
Artık her gün yanında saatlerce uzun sohbetler yapıyorduk. günler akıp gidiyor ben yalnız onunla yaşıyordum. sağlığıda iyiye doğru gidiyordu.
Bu arada doktorla görüşmüştüm tahvliller yapılıyordu.Bir aksilik olmazsa böbreğimin bir tanesini verecektim
değil böbreğimi canımı istesin onuda verirdim.Uymadı o gün çok üzüldüm .Sevinçim Zeynep'im her gün daha iyi görünüyordu. Bahçede uzun yürüyüşler yapıyorduk.Hayat sanki yalnız zeynep'ti onsuz bir hayatı düşünemiyordum.
Zeynep iyileştikce seviniyordum. Ama iyiyleşmesi onun Afyona dönmesi demekti. İçimi buruk bir hüzün kaplıyordu...
Beklemediğim anda karşıma çıkan seni.
Yüzüne her baktığımda değişen yüzünü.
Gülünce yüzü bayram yeri olan canımı.
Geçecek diyerek yaramı üfleyenleri.
Yaşananları anlayanları,
Anlayıpya susanları,
Cesur olanları,
Geride kalanları.
Hayatın bizi sunduklarını.
Seni,beni,
Her şeye rağmen.
Ben seni çok sevdim ...
Çok sevdim.....
Yaşamın kıyısında durup.
Akışı olmayan sular gibi.
bir gün yaşam ırmağının,
akmadığını düşünmecek kadar,
çok sevdim....
Ve zeynep Afyona gitti............
İstanbul-Afyon.
Zeynep'iyolcu ettim, bu gece yalnızım. Bu şehir ,bu gökyüzü ağlıyor sanki.Koskoca İstanbul sessizliğe büründü.
Bireden iimde böyle sessiz oluşum acıların habercisi gibi.İçimde bir mum yandı bu gece, alavleri sönük ama yandı işte. Hiç sönmeyen , bazen de sönecekmiş gibi titreyenbit mum.Sokkak köpekleri kuyruk sallayarak gelip geçtiler yanımdan.Evlerden ışıklar tek tek söndü. Sonra ağaçların arkasından ay parlıyor, etraf sessiz ve sakin. bir benim ruhumda fırtınalar kopuyor.Hiç bir şeyi umursamadığım yıllar. Geçen yılların boş, gayesiz,sankı yaşanmamış o yıllar.Mutluluğun ne olduğunu bilmediğim gayesiz boş yıllarmış bunu şimdi daha iyi anladım.
Dünyanın kocaman olduğunu sandığım yıllar...Kahvemden bir yudum alıyorum . Elim hala kadehin ıslığını çalıyor. bende daha hızlandırıyorum.
Onun solgun yüzünün, bana bakışında ki acının bende bıraktığı yaranın...
Bu sahneyi unutamıyorum, unutamadığım,bir sürü şey gibi...
Gözyaşlarını sessizce içime akıtan sonra onları silerek gülümseyebilen bir abla, onu üzmemek için gülümseyen bir kardeş.
Ben bu sahnede var mıyım, yok muyum. Hnagi zamandayım, bilmediğim bir acı var sol yanımda!
Düşündümde valizleri toplayan ablamı, gözyaşlarını içine akıtan hastamı olmak zordu...
Yoksa ansızın hayatıma giren, bana geçen yılların onsuz ne kadar boş olduğunu anlatan yıllar mıydı...Hanımelinin kokusu, bahçemde ki güller, önümde kahve fılcanı.Zeynep, Ablası, İstanbul'dan uzak uzakta birilerini anımsama. Bir yaz akşamı.Akşamın serinliği, havuza vuran ayışığı,direğe asılı fener ve ben. İçimdekiher türlü rüzgarın esintisine dayananküçük bir mum...
Neler düşünmüyorum ki; Hemen yol çıksam.Sabahın ik ışıkların da onun soluduğu havayı solumak. onun dolaştığı yerlerde dolaşmak, bastığı toprağa basmak.
Evet umut var değil mi Gülüm?Binlerce mum yansın birbirlerinin içindeki kağıt fenerler de...
Rüzgara rağmen direnen,arada sönüyormuş gibi olsada, sönmesim aşkım. Sönmesin hiç... O yüzünde ki, gülüşünde ki
sıcaklık hiç sönmesin...Afyon geliyorum..
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|