MENÜ |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Susmak ''Ya Sabır'' Diye Bilmektir,ÖBir Dua'dır ki Yürekte Çınlar ...
Konuşsam Dilim Yanar ...Sussam Kalbim ...
‘’Gönül ile aklı koydum kafese .. Biri "UMUT" diyor ,biri "KES " diyor . Çırpındıkça kaldım nefes nefese.. Biri "DAYAN" diyor , biri "PES" diyor.. Yüreğim döndükçe döndüm ak kora , sabrım demir aldı , yelkenler fora. Gitmek istiyorum çok uzaklara . Biri "CAN " diyor , biri "ES " diyor’’yle
Hayat bu, günler akıp giderken neleri geride bırakıyor, neleri es geçiyoruz . Bazen öfke krizine tutuluyoruz, bazende kahkahalar içinde yüzüyoruz..hayat işte bu. Sonra pişmanlıklar başlıyor. Bende geriye dönüp baktığımda, ne çok keşkelerim var. Ne çok öfkem var. Pişmanlıklarım belkide yaşayamadıklarıma. Elden düşme sevdalar değil, benim istedeğim. Sevdim mi? Yüreğinin sahibi olmalıyım. Kalp mı insana sev diyen, yoksa yalnızlık mı? Körükleyen, Sahi nedir sevmek, muma ateş olmak mı? Yoksa ateşe dokunmak mı?
Unutmayalım her rüzgar savuracak bir toz bulur. Hayat yaşanacak bir can da bulur. Her umut gerçekleşecek düş bulur. Bulunmayan tek şey senin benzerin.
Ya bakışlarının anlamını bilmiyorsun. Yada sevgi ile bakmıyorsun. Biliyosunki insan görmek istediğini görüyor. Ya da avuçlarımıza bırakılan ümitleri koşulsuz ve düşünmeden alıveriyoruz. Açtığı ümitizliklerin habercisi olduğunu düşünmeden. En en fazla içimdeki yaşam umutlarımı öldürürsün. Gittiğin yerlere kızıl sonbaharlarımı sürüklerim. Ellerimde gölge kuşu, adını anmadan, arkama bakmadan yürürüm. Ümitsizlikler kendi fırtınlarında boğulsun.
Dostluk, arkadaşlık, sevgi, yalnızlık , çaresizlik. geçmiş, geleceğimiz,hayallerimiz….Ne çok şeyi birbirinin sırtına bağladık,
Siyah, beyaz kareler geçmişte kalmış anılar.Hanımeli kokusu, Bahçemdeki güller,önümüzde ki kahve fincanı çocukluk anısı, dostlardan uzak bir yaz akşamı.akşamın serinliği, Pencereme vuran ayışığı. Şu tahta direğe asılı fener ve ben. İçimizdeki her türlü rüzgara rağmen bir türlü sönmeyen o küçük mum…Her gün doğarken hangi evden sevgi , hangi evden hüzün yükselir bilemeyiz, ama bildiğimiz bir şey var ve onu hiçbir zaman unutmayalım ki, binlerce mum yansın birilerinin içinde, kağıttan fenerlerde. Yaşam artık senin için küçüçük bir mum değil yaşam elinde tuttuğun minicik , sıcacık bir dokunuş, hayatın anlamı, hiç yaşamadığın bir akış ve seni hiç terk etmeyen bir sevgili.
Yak bütün mumları kağıt fenerlerde. Saçılsın ovaya, ateş böcekleri umuda yolculuk başlasın. Rüzgara rağmen direnen , kimi zaman sönecekmiş gibi olup da hiç sönmeyen mumlar…
KAĞIT FENERLERDE YANAN IŞIĞIMSIN,
Odam karanlık ve sessiz,
Gecenin geç bir vakti, yada sabaha karşı.
Gözlerim kapalı karanlığın ortasındayım.
Bir resim canlanıyor hayalimde,
Güneş doğdu doğacak doğudan.
Hava sisli, turuncu mavimsiliğe gebe..
her şeyin ruhunda yükselen çığlık.
Bir yakarış mı? Yoksa yalvarış mı?
Belkide bir şarkı,eski bir ezgi.
Hafif bir esinti hissediyorum.
Tenime değen, üşüten ürperti.
Geceyi yavaşca saran kollardan,
Sıcak bir kucaktan kaçış.
Gözlerimi her açtığımda karanlık,
Doluyor yüreğime…
Pencereden her baktığımda.
Tüm geçmiş yaşanmışlıklar gözlerimde.
Kağıt fenerlerde yanan ışıklar var pencelerde,
Bir rüzgar esiyor ürperiyorum,
İki damla yaş bir ağıt duymuş gibi,
Ağaçlar eğildi selam durdu ağıtlara ,
Yapraklar göz yaşı, damlaları gibi düştü.
Ağır ağır ….
Bir şarkı başladı en hüzünlüsünden.
Kuşların cıvıltısı eklendi nağmelere,
Seni andıkça düşlerimde görüyorum .
Yüzün sararmış, titriyor dudakların.
Sen benim sevmediğim sezsizliğimde,
Kağıt fenerlerde yanan ışığımsın..
14.06 2011 Gülseren Akdaş
AŞK DEDİĞİN NEDİR Kİ;,
Adını koyamadığımız sevdalarımız vardır , şimdi biz bunları seyrettiğimiz film karelerine yada okuduğumuz romanların satır aralarında,ya da her akşam koltuklarımıza yaslanıp konuşmayı bile unuttuğumuz dizileri seyre dalınca hatırlarız; Hani satır aralarında kalan sevdalarımızı. Biz hatırladıkça ne çok hikaye çıkar geçmişten. Ne tutkulu aşklar vardır unuttuğumuz. Severek ayrılmanın ne olduğunu bile o zamanlarda öğrenmiştik.Ayrılıklar ne çok üzerdi bizi.
‘’Bir daha sevmiyeceğim’’ ‘’ona bu yaptıklarını ödeteceğim ‘’Bir sürü tehditler. Bitmeyen, dinmeyen gözyaşları. ‘’Aşk dediğin nedir ki, gelir geçer’’
Bazende tartışırdık saatlerce erkekler mi daha cesur kadınlar mı? Diye , hep kadınlar daha cesur çıkardı.
Kavrulmuş, vuslata erilmiş tüm beraberlikler eskimeye, sıradanlaşmaya mahkumdu.
Beklide bu kadar tutkulu sevmekte bir gün ayrılacağını bildiklerindenmi ki. Birer yasak elma vardı ellerimizde. Küçük küçük kemirerek, lezzetinin tadına varmamızmıydı bu kadar farklı kılan.
Bazen geçmişi yaşamak,sorgulamak, neden, niçinlerini irdelemek. Geçmişin unutulmadığı o yıllar hep içimizde, yüreğimizin bir köşesinde.Tozlu raflarda, siyah beyaz karelerde,yıllıklarda, günlüklerde.En çokta unutulmuşluklarda…
Geçmişi deşsekte, unuttum desekte. Kanıyor her anıldığında. Derinden derine hep içimizde.
Yaşam ve yaşanmışlıklar, yaşamın kıyısıda olsa inandığımız yüreğimizi sızlatan o yıllardır.
Siyah bir gecede hayal kırıklıklarıyla dolu bir gecede çıplak ayakla kumsalda dans eden bir kadına dönüşüverdi aşk. Yıllarda geçse, kimin bedenine uğrarsa uğrasın aşk,Derin kesikler bırakıp arka kapıdan sessizce terk ediyor bizi..Sessizce girdiği ön kapıdan yine sessizce arka kapıdan çıkıyor…
12.05.2011 Gülseren AKDAŞ
UNUTMA HAYATIN YARINI YOK!
Yarınlar için güneşim ol, yeni umutlarım yeni hayallerim ol.
Yalnızlığı yalnızlığa anlattım gecelerimde.Ucu açık hayallerime ağladım karanlığın yaralıyıcı boşluğunda ,en sonunda sessizlik dile geldi. Haykırışlar …sıkıntılar…dertler…dile geliyor ama bana söyledikleride canımı acıtıyor..O zaman başa dönüyorum.
Bu gün tadım yok, sıkkınım, gerilmişsem eğer,ne çok şey var elimi uzattığımda beni kendime getirecek , rahatlatacak ne çok şey var.
PENCERENİN BUĞUSUNA ÇİZDİM UMUTLARIMI
Kim üzebilir beni senden başka…?Kim doldurabilir içimdeki boşluğu ben istemesem.
Acılarıma rağmem, umutla beklediğim pencerenin buğusuna yazdığım umutlarımı çiziyorum tek tek..Baktıkca yaklaştığım bir ışık var gözümün alabildiği, derinliklerde…Ellerim o yalancı ışığın gölgesinde karalıyor camın buğusunu.Yalnızlık güzel şey zor olsada.. birde gariplik çökmezse….İçin yanmasa..
Güzel diyorum ya yalan inanma…
Çekilmiyor bu hayat sen yokken. Bu duvarlar yalan .Yalan bu gördüklerin.Söylenenler, söylediklerim yalan.Gördüklerin bile yalan .Bakma öyle yalansa da inandım . Düşünmeden….
boyutsuz bir sevdaydı da söyleyemedim ben sana.Sana söz ..Senden söz etmiyeceği.Hayat ne kadar acımasız olsada.Kopmuyor umutlar yüreğimden. Karanlıklar sardı mı etrafını hatırlar oldum . Şimdi doğsada güneş dünya aydınlansada, ben karanlıklardayım..senden uzak, aşk sana da bana da tuzak. aşkın yolu nasıl akar yüreklere ,her gecenin sonu güneştir ,yüreğine rengarek baharlar getirsin atacak olan şafaklarda sevdiğinin gözlerindeki ışıkla o karanlıkları aydınlat batan yıldızlar senin gözlerinde ışıl ışıl yükselsin.
Ne var ne yok bilmeden öylece sevmiştim seni…
Senin haberin bile olmadan büyütmüşüm bende ki seni. ….
10.05.2011
HIDIRELLEZ
Gülümsediğinde gözlerinde yıldızları, yüreğinde güneşi, hayatında umudu yakala…….Bu gün hıdırellez,dün gece geldin mi gül dibine ? Bağladın mı umutlarını? Hayallerde umuda bağlandığında çok güzel.Birazdan yağmur düşer bu kente.Ben perdenin ardından gözlerim dileğim olsun diye ,bağladımya umudumu gül ağacına. Herkesin bir dileği var.Kimileri aşka küskün, kimileri ise başka yüreklere sürgün.Ağlamayı,özlemeyi bilmeyi, hasreti çekmeyi. Sakın bakmayın benim pencereme.Ben bu gece umutlarımı gül dibine bağladım bu gün hıdılellez.. dilek günü tutmasada bağını gömdüm toprağa……
06.05.2011 Gülseren Akdaş
YÜREKLERİNİ AVUÇLARINDA HİSSEDENLER
Hani birisi gelir bir anda hayatımızın tümü olur.Vaz geçilmeziniz olur. Ufacık hayatımızın en büyük parçası ,hiç kimse yokken bile yanınızda birtek o olur, ya kısacası her şeyimizdir…
Hiç bitmemesini istediğim bir rüyaydı.Gerçek olsun istediğim…Yalnızlığımı unutturan , gitmesinden en çok korktuğum sevdiğim bir dost…her şeyden vazgeçtiğim anda geride tek kalanım…Huzur ve umut ver, buna ihtiyacım var sana…
Duvar kendisine çakılmakta olan çiviyi nasıl hissederse.Bende öyle hissettim yokluğunu Çıkabilseydim eğer göğe yeniden , tutunurdum bir buluta delice, ne fırtına , ne yağmur atamazdı beni yerlere . Ama çıkmadı güneş, bitmedi kış,kayboldum denizimde. Sen benim denizimsin.Sığındığım limanımdın..
Sığınacak limanımdın ya .Ne denli fırtınalı bir havada dalgalar boyumu aşarken denizin ortasında tek başıma kalacağımı hiç bilemedim..Yalnız senin yanında kendimi iyi hissediyorum.Seninle gülebiliyorum.Omuzunda ağlayabiliyorum.Dostluk böyle bir şey..
Bazen nefes alırken bile boğulduğumu hissederim…O zaman bir dost ararım..Elimi uzattığımda bulabileceğim , o hep vardır. Gönül dostudur.Varlığı varlığındır.
01.05 2011 Gülseren Akdaş
YARINI BEKLEMEK
Dün akşam yoldan geçerken gördüm onu .Önünde büyük bir sepet içinde bir sürü öteberi satan yaşlı bir kadını….Sıradan bir satıcıydı.Ama beni çeken şey dizlerini oğuşturuyordu. Çok üşüyordu.
Bir anda karar verdim. Ve geri döndüm.Arabadaki şalımı aldım.Dündüm dizlerine örtüp’’ teyze sen çok üşüyorsun’’ dedim. Dolu dolu gözlerle baktı.Ellerimi tuttu.Gözlerinden o buruşuk yanaklarına yaşlar süzülüyordu.Ellerinimi biraz daha sıktı.
‘’Artık çocuklarımı göremiyorum’’diye ağladı. Yaşlı teyze.Ellerini biraz daha sıktım.’’Ben de senin kızın olurum, sen üzülme’’dedim. Bak ben bu okulda öğretmenim.Ne zaman başın sıkışsa bana gel olur mu? Dedim.
Durdu. Yutkundu.Gözlerime , bir başka baktı.O bakışlarda hüzün, özlem ,acı,hasret…..anlatamadığı çok şey vardı.
Uzandım, sepetteki mendilleri saydım.Yarın ben bunları çocuklara hediye dağıtacağım. Bende ne alsam diye ,düşünüyordum ne iyi oldu. Gözlerine bakamıyordum. Çılgın kız;Gülümsedi.İmkansızı imkana çeviren küçük öğretmenim.Dedi.Gülümsedi, Seni hiç unutmuyacağım .Gerçi ,anacak zamanım var mı? Bilmiyorum.Ama olduğu müddetce anacağım seni.Artık git küçük sende üşüdün dedi. Yarın ben yine gelirim.
‘’yarını beklemek ‘’ yarın diyenlere ‘’yarın yok’’ diyorum.
.Benim için,’’Hemen , şimdi,derhal’’ var .Sabah uyandığımda kapıda bir paket buldum.İçinde beyaz ninik bir gonca vardı.bu gece hiç üşümedim.Yazılı bir not. Etrafa baktım yoktu yaşılı teyze sonra unuttum.O teyzeyi! Hayat çokta kolay değildi ,benim için. Aradan kaç gün geçti bilmiyorum ama bir gün hatırlayı verdim. Yoktu sonra koruma görevlisini çağırdım.Hani burada yaşlı bir teyze vardı onu gördünmü dedim.
Yok birkaç gündür gelmiyor.Hastamı oldu acaba dedi.Kimdi tanırmısın? Dedim. Tanırım yukarıdaki mahallede bir küçüçük kulübede oturur dedi. Yarın bakarım .
Yaşlı teyzeden haber aldım. O gece eve giderken ona bir araba çarpmış orada can vermiş. Elinde bir mendille. Gözyaşını sildiği mendil.Umudumuzu kaybettiğimiz anlar olacaktır Sizi iyilik yapmaktan men eden insanlarda olacak.. Pes etmeyin derim. Bu dünyada bırakacağımız en büyük iz iyiliktir zira.
Her şeyin bir çaresi var .İşsizsin daha iyiysini bulabilirsin.Borçlumusun. Ödenir. Umudumuzu cebimize koyalım. Bize verilen veya sunulan bu hayata sımsıkı sarılalım. Yaşamı dolu dolu ama hep çevremize bakarak yaşamalarım bundan . bundan insanların gri olan hayatlarını boyamaya uğraşmam.
Öğretmenliğim boyunca çok anım oldu.Ama bu bir başkaydı.Yıllarca unutamadım halada bu gün gibi hatırımda.
02.012.1976- Kilis
HERŞEYE RAĞMEN
her şeye rağmen sevdim ben hayatı, buğulu karelerin ardındada olsa. Ben en güzellerini, en saflarını, en hüzünlülerini, nadide bir çicek gibi büyüttüm yüreğimde. Geceleri düşlerimde, gündüzleri bulutlarda, yazabildiğimce şiirlerimde yaşattım seni. Mazi hep içimde siyah beyaz karelerde, kareler yüreğimin derinliklerinde dinmeyen bir sızı.
Şaşırmış bir gemi misali sığınacak bir liman, yüreğimi yüreğine açacak bir yürek istiyorum.Nağmelerden perde perde yükselen ezgiler. Geçmişte yaşamak anıların karelerinde. Yağmur olsa, bulut olsa, güneş olsa, yine toprağa değer yaşanmışlıklar.
Dönüp dönüp aynı karalere bakıyorum ümitsizce. Yüreğimi acıtıyor, ısıtıyor, kimi çığlık gibi, kimi şarkı gibi. Hazin bir çoban kavalının perdelerinden süzülüp, hüzün olup ruhuma damla damla düşüyorlar.
Dönüp dönüp aynı karelere bakıyorum, zamanı geri çevire bilseydim…..O güzel gözlerine baktığımda kızaran, yanaklarına özlem buseleri koyabilseydim. Ellerini tutabilseydim. Keşke…Keşke… Bana bakan o masum, tatlı bakışların içinde özlemlerim..büyüdükçe derinleşti. Sen saflık, temizlik, sen… sen.. hırçın kız…
22.06.2011 Gülseren Akdaş
BAŞLAMAK GEREKİYOR BAZEN HERŞEYE BAŞTAN
Silbaştan başlamak gerek, bazen ama bazı insanlar, hayatımıza iz bırakmayı beceremediler. Ne bırakıp gidebildiler. Ne kalıp mutlu ettiler.
‘’omzumda başın eksik ,yatağımda kokun, tenimde tenin eksik, gelde dokun.’’
Hatırladın mı doğum gününde verdiğim hediyenin arkasında yazılıydı.Birbirimizi sevmenin gururu olmalı mıydı?Bunu hep düşünürüm. Düşünürüm de bir türlü kabul edemiyorum. Biliyorumda;
Yaşayalım ki, hayatı öğrenelim, destek çıkalım. Birbirimizin omuzlarıda ağlayalım.Çok üzüldüğümüz gecelerde,sarılıp yıldızları seyredelim.
Yaşayalım ki mutluluğun resmini yapalım. Zaman su gibi akıp giderken.Her şeyiyle dolu dolu yaşanmış bir hayatımız olmalı.
Her şeye yeniden başlama şansımız varsa.Alıp başımızı beraber kavgasız ,gürültüsüz sessiz bir yere gidelim.Geceleri balkondan denizi seyredebilmeli, sallanan sandalyede sallanırken içtiğim kahvenin tadını dudaklarımda hissetmeliyim,
Seni o kadar çok sevmeliyim ki.Tebessümler açmalı yüzünde.
Mutluda olsak, mutsuzda olsak yaşadıklarımız bizim sadece bizim olmalı. Susmalıyım senin yanında.çünkü,senin suskunluğunu sevdim.konuşursam, seni inciltirim diye korkuyorum. Senden uzaktayken sana şiirler yazardım.ben seni şiirlerde sevdim. Yüreğimin nasıl acılar çektığını bilme , bilmediğinde üzülmezsinde.Duygulandığında gözlerinden yaş gelmiyorsa, hissetmediğinden değil.hissetmesini bilmediğinden.Ruhumuzun isteklerini yaşıyabiliyorsak,mutsuzluk çalmaz kapımızı.
Yüreğinle bak, gözlerinle göremezsin.Görebildiğin kadardır, oysa bildiklerin hissettiklerin yüreğindedir.Sevgi her yerde var. Bakmasını bil yeter ki gönül gözüyle bakmasını bilmekte…
Başlamak gerekiyorsa bazen yeni baştan. Başla hiçbir şey için geç değildir……Yeterki içinde ki çocuk ölmesin…
20.04.2011 GÜLSEREN AKDAŞ
İNSANLAR YOLLARDAKİ SU BİRİKİNTİLERİ GİBİ
Aylardan nisan ama soğuk berbat bir gün. Sanki kış gibi…. Sözde bahar !
Dışarı çıksam içimden de gelmiyor.Parkta dolaşsam, kimse yok, bu gün sessizlik istemiyorum. Hani Nazim Hikmet;Şiirinde diyorya’’ huysuz nalet bir adamım diyorya’’işte bende bu gün huysuz nalet bir haldeyim .telefon gelse niye çaldın diyorum. Oysa dostlar arar değil mi?Dedimya bu gün bir hoşum:
Geçen gün yolda simit satan bir çocuk vardı.Yanına yaklaştım.Bir simit istedim.Sonra birden öğretmenlik damarım kabardı.
-Yavrum okula gitmiyor musun ? Diye soru verdim. Beni duymadı bir şeyler mırıldanıyordu.
Cevap vermeden başladı:
Gittin;
‘’Beni burada arama
Arama anne
Kapıda adımı, adımı sorma
Saçlarına yıldız düşmüş
Koparma anne ağlama.’’
El arabasına yaslandım.Dinlemeye koyuldum.
Ya ben bir tuaf oldum.
-seviyormusun bu türküyü. Dedim.
-çok…
-Neden
-Söyleyince, hastaneye yetiştiremediğimiz anam geliyor aklıma. Arkasından, babam evlendi.Analık kötü kadın değilde, fakirlik be hocam dedi.
Ne diyeceğim:’’İnsanlar yollardaki su birikintileri gibi…’’İçine düşmeyince, konuşmayınca,dinlemeyince, anlayamıyorsun ki.Herkesin aynalara bile göstermediği bir yüzü var.
Sen şimdi sabrımın taşını yuvarladın be çocuk….Beklesem daha neler görecektim kimbilir.oradan uzaklaştım ama gözlerim geride kaldı.İçimde ırmaklar genişliyor ,dallanıp budaklanıyor ağaclar.Şaşırıyorum, hala bak senelerdir yağıyor yağmur…
Kar : hava her soğuduğunda kelebekler gibi uçuşuyor yeryüzüne.Sonunda erimek olsa bile.
Işık böcekleri konunca yanacağını bile bile koşuyor ışığa…
İnsanlar:Yalnızlıkları paylaşabilse , dünya daha yaşanır olacak.
28.04.2011 Gülseren Akdaş
BİR NEHİR AKAR İÇİMDEN
Acılar yaşamın gerçeğidir.Acısız bir yaşam yok gibidir. Gözler hep buğuludur. Yağan karın esen yelin savurduğu hayatlar,Baktın mı göz göze sadece sevinçleri değil,hüzünleride paylaşırsın.
Karanlıklar sadece geceye yakışır.İçinde ki karanlıkları geceye hapset.Gündüzler aydınlık olsun diye.
Başka şehirlerde üşürüm….Ellerim buz gibi olur.Gerçekler soğuktan der, ben ise sensizlikten üşüyorum. Gök yüzüne bakınca parlamayan yıldız istemem.İstemem semalarımda seni aydınlatmayan yıldızları istemem.Seni bana anlatmayan bülbülleri dinlemem.Senin tenine değmeyen sam yeli bana gelmesin.Tarlalarımda açan gelinçiklere değmesin yelin.Onlar narindir, kırılgandır yaprakları.Yarınları yoktur onların, tepelerden gökyüzünün maviliğine bakar gülümseyiverirler, serin yamaçlardan.Ovaya bakınca ta uzaklardan.
Ben kendimi özlüyorum bazen.Nerede bıraktım kendimi ben.
Artık ikinci baharı…..Ömrümün, son demlerimi yaşıyorum ben.Adımlar hep geriye , hasretler hep öne çıkıyor.Noktalar yüreğime çivi gibi saplanıyor, kalbimin duvarlarını acıtıyor.
Duyuyor musun sensizliğimi?
-Yok .
- Küsmüyorum hayata!
-Sandığın gibi değil!
- Biraz canım sıkkın o kadar…
Eskiden kendi kedime yeterdim.Şimdi ne yapsam nafile….
Bir nehir var içimde,nereye gittiği belli olmayan….Akıyor, ne yolu belli, ne akış, hızı .Vurdukca taşlara savruluyor. Kimi zaman bir ağaca tutunuyor.Kimi zaman da yüksekten çakılıyor derin sulara.Dedimya: Bir nehir var içimden akan…
01.05.2011 Gülseren Akdaş
SEVİYORUM DİYEBİLİYORSAM MUTLUYUM
Bu gün yine kırgınım kederliyim, içimde sıkıntı ,kalbımde hafif bir sızı var;
Pişman değilim yaşadıklarımdan,öfkende bundan belkide çok şey mi istemiştim .Yoksa çok mu hayal kurmuştm. Neydi istediğim. Bunu herhalde bende bilemedim. İsyanımda belki de yaşayamadıklarıma.
Elden düşme sevdalar değil benim istediğim. Sevdim m,?sonuna kadar severim.. ölümüne yanı…
Zaman geçiyor öyle yada böyle.Pişmanliklar hayatın her döneminde yaşanır. Mutluluklar zamanında yaşandığında güzel, sakın sakın erteleme başka bir zamana . Hiç kimse üzüntüden ağlamasın demeyi ne çok isterdim .Ama hayat bu her zaman insanlara adil davranmıyor. Ağlamakta bazen gerekli oluyor. Ağlarken sanki ruhlar sıkıntıdan ,üzüntüden arınıyor. Gözyaşlarınla hafifliyorsun akıp gidiyor seni üzen şeylerin bir kısmı ve kalbin yıkanıyor.
Ben gençken ağlamazdım.Şimdi daha çok duygusallaştım.Hep eskiyi,yeniyi kıyaslamaktan biraz yoruldum. Nedense geçmiş içinde bir özlem, bir anı, ben ,benim yaşanmışlarım.Ve acıda olsa yolun sonuna yaklaşmakta olduğumu daha da ciddi bir şekilde hissediyorum.
Yaşamakta olduğum günler ne çabuk geçiverdi.Yıllar akıp gitti şimdi geriye bakınca ne çok şey yaşandı.Her geçen gün ömürden neleri aldı, neleri yapamadığımızın özlemleri kaldı içimizde. Her gün beraberinde ömürden kaybettiklerime , pişmanlıklarıma, geç kaldıklarıma, özlediklerime, çaresizliklerime,daha neler neler,var kimse görmeden’’kendimi aciz hissettiğimden değil ağlamaktan utandığım içinde değil’’sevdiklerimi üzmemek için.bazen saklarım ağladığımı. Ağlamak bir ihtiyaç.
Düşünün gülersin, ağız dolusu gözlerinden yaşlar gelir.
Seversin içini, bir hüzün kaplar ağlarsın.
Sevdiklerin kaybedersin ağlarsın.
Aldanırsın ağlamak istersin .
Bazen sinirden, bazende kızgınlıktan ağlarsın,
Özlem duyarsın ağlarsın…
Ölüm ayırır yine ağlarsın.
Bazende ağlarken gülersin…
En mutlu günümüzde de ağlarız.
Biz mutluluktan da ağlıyorsak, o zaman bizde mutlu olmanın yollarını düşünelim.Ben nasıl mutlu olabiliyorum.Verirsem mutluyum. Karşımdakini mutlu edersem mutluyum.Çevremdekilerin güler yüzü , huzuru varsa ben mutluyum, Gönülden seviyorum dersem mutluyum.
Gidene dur gitme.Seni seviyorum dersem mutluyum. Tü kenen umutlarımzı baharla beraber ekelim ki bahar sabahlarında seni seviyor dersem mutluyum. sevgiyle büyüsün.Ağlayanların, umutsuzluk acısı çekenlerin, tükendim. Yorgunum, deyenlere seni seviyorum dersem mutluyum.Gülümse ,gülümseki yüreğinden sevgi buseleri dağılsın ki mutlu olayım.Küs .dargın,kırgın olduklarım ben sizi seviyorum..dersem mutluyum…güneş doğarken sıcacık oluyorya içimiz, batarken bir hüzün kaplıyorya içimizi yinede ben seni seviyorum deyebiliyorsam mutluyum.keşkelerim varya , yada unuttuğum bırak hepsini…arada da olsa seni seviyorum demenin mutluluğunu yaşa…Yürekten seni seviyorum demenin mutluluğunu yaşa…..yürekten sevmeye yürek lazım……
23.04.2011 Gülseren Akdaş
HAYAT SÜPRİZLERLE DOLU
Git gide uzaklaşıyoruz birbirimizden. O eski günleri özler oldum. Hani o eski tutku yok artık.Özlemler, o ilk heyecan duyuşlarımız da bitti sanki.Yemeklerden sonra yaptığımız hoş sohbetlerde yok.Kahveye bile zaman yok sanki. İki kelimeden sonra biten ve upuzun sessiz geceler. Neler oluyor bize? Ya aşkımız…..Yoksa oda mı kalmadı?Bu olamaz …Olamaz…Onu hala çok seviyorum…..O da beni seviyor biliyorum…
Düşündümde ne değişmişti,bu hale bizi ne getirmişti…..Aynaya baktım gidip… Ay ..ne kadar değiştirmiş yıllar bizi. Bana göre değişen sadece fiziksel görünüş o da yılların eseri, ruhumuz ölmüş olmamalıydı.
Her geçen gün daha bir kararıyor etrafında, gölgeler çoğalıyor.Düzensizleşen hayatıma düzen kurmaya çalışıyorum.olmuyor hep eksik kaldı bir şeyler.yaşadığım hayat bizi olgunlaştırırken bazen en dibe vurdumda bunu kendi içimde yaşadım .Anlatamadım,anlatsaydım anlayan olurmuydu onuda hala bilemiyorum.
Şimdi mi?
Düşünüyorumda şimdi daha zor.Bunu anlayacak , bana hak verecek…yok yok kimsem yok işte..
Hayatın bize sunduğu deli süprüzleri olur.Sanırım en delisini yaşadım ruhumun derinliklerinde, kimse anlasın yargılasın istemiyorum.En yakınımda olanlar şu anda en uzağımda!Gözyaşlarımı silecek tek el yine benim elim olmalı ben bunu kendimle halletmeliyim.
Yıllar sonra içimdeki bu cehennemin kor ateşi yine yakmaya başladı.Hep zaman diyoruz ya;yine zaman diyelim. belki zaman. Bu zamanda giderken yanında neleride götürecek bilmiyorum.
Yaşam akıp giderken hayatın süprüzleri hiç bittiyecek….
20.08.2011
BU GÜN YİNE UMUTLA DOĞDU GÜNEŞ
Her gün bir umutla başlar. Her sabaha bir umutla bakar ya insan..... Bakalım nerler bekliyor bizi? Yarın neler olacak.Sanki fotokopi çekilmiş bir gün mü olacak? Yoksa sevinçler,umutlar , neşeler, acılar mı kucaklıyacak yüreğimizi...
Akşam yıldızlarla hayal kurarken ,hayallerimi bir birine zincir yapmış,gerçekleşmesini diliyerek ne güzel uyumuştum.Sanmıştım ki sabah kalktığımda hepsi tek tek zincirden kopacaklar.
Eşim gelirken beyaz güllerden bir demet çiçek getirecekti,kapının ziliniçalacaktı (hep anahtarla açarda).Bana gözlerinde sevgi,dudaklarında en masum gülüşü ile sanki tekrar aşık olacaktı .
Kahvesini yudumlarken tüm huzursuz saatleri unutacaktık.Ben umutluluk şarkılarını söyerken, sen uzaktan bakmıyor gibi kaçamak bakışlarla gözlerimiz birleşmeliydi.
Kahvesi bittiğinde ''ellerine sağlık, birtanem çok güzel olmuş'' dediği için beni sevdiğini düşünerek nasılda çocuklar gibi sevinecektim.
Elim yansa benden önce ''ah''diyecekti. Böyle olmaz mı? mıydı gerçek sevgilerde? Telefonların çalmasını, ayların geçmesini bekler olduk. Yazın gelmesini ,seninle onlarla neler yapmayı hayal edip mutlu olmayı deniyoruz.
Yıllar bize umudu yada umutla yaşamayı öğretti. her gece hayallerle yatmayı .Sabah bir parça sevgi görmek uğruna ömrümüzü nasıl feda ettiğik....
Her sabaha bir umutla başlar ya insan...bakalım yarın neler bekliyor bizi? fotokopiden çekilmiş bir gün mü olacak , yoksa sevinçler mi kucaklayacak yüreğimi.
BİR GEMİ YAPTIM….
Bir gemi yaptım dümeninede ben oturdum. İçimde yalnızlıklar….Yalnızlığın buruk acısı .Sıkıntılar içimde bir volkan.Patladı patlayacak..Mutluluk haritası yapıyorum.Adımı yazıp sevda gemime onuda yüklüyorum.Sevda yüklü gemilere sürüyorum .
Bu geminin kaptanıda ben oldum ….Oldum da ne oldu dümenini sağlam tuatmadım.Yine kaydı Akdenize doğru.
Sen mutluluk diyarları.Yüreğimdeki susuz çiğdemlerin bulutu;Bir gün güneşe kavuşacağız.
Bu yüzden bir gemi yaptım kaptanı da ben oldum. Ben odum da ne oldu . Dümenini sağlam tutamadım. Yine kaydı Akdenize doğru….
Hani huysuz sevimli, hep oyuncağını kaybeden, yada kaybettiğini sanan o yaramaz çocuk musun?Nasıl inatçi herkesi kendine esir eden .Durmadan pamuk şekeri sayıklayan, huysuz kız, yine dümen sana döndü…..
Dün tepeye çıktım . baharın başlangıcı diye. Daha tam gelmemiş.Dağlar hala mor. Yeşerememiş ama bir sıcak hava bekler gibi bakıyorlardı gözlerime. Tam zamanı toprağın ters yüz yapılmasının. Erikler hazırlanıyor gelinliğini giymeye hazılanıyor bademler.
İçimde ümit tohumları ekilmeye başladı.Bahar; baharın sonunda kavuşacaklarımın hayalini kuruyorum sessizce.O yüzden hep mayısta olmalıyım diyorum.İçimde çığlıklar mayısı hatırlatıyor bana .
Ben bir gemi yaptım.Adını da sevgi koydum.Dümeninide mayısa ayarlattım. Mayıs yeni umutların habercisi olmalı.Bu yıl sevgiler sonsuz, yüreklerimiz,sevgi içsin,yudum yudum.Bırak engin denizlerin koynuna…Ay doğuyor yakkomazlarda parlıyorsun.Gülümsüyorsun sessiz ve hınzırca.Sen sevgisin , sen umutsun,sen benim gönül sultanısın Sen benim nisanda yakaladığım,mayısta denizin kollarına bıraktım gözyaşımsın .Sen sevgisin geceyi çağıran çığlıklarımı duyuyormusun?
Sokak lambalarının,ay ışığında ,geceyi çağıran karanlık yalnızlığımsın benim. Duygularım sensiz çıplak bir çöl gibidir.Renklerin hüzünlü içeriğini saçlarında toplayıp anlamak,seni hissetmek istiyorum. Adını sevgi koyduğum küçüğüm. Minik buseler senin küçüğüm . güllerim benim sizi çok ama çok seviyorum.
Yüreğim senin yüreğinin kıyılarında dolaşmalı. Gemilerim hep sana kalkmalı. Limanlarımdan. Arkandan su döken ellerin titriyor. Dudakların huysuz çığlıklar atıyor, Giderken tenim tenine değsin. Hiç olmazsa sıcalığını bırak bana…
Bir gemi yaptırdım . Dümenine sevgi oturdu. Rotasıda Ayrılık oldu
04. 03.2011 Gülseren Akdaş
B U AYRILIKLAR YIKTI BENİ
Bu ayrılıklar yıktı beni. Sevdiğimi yazarken, ayrılığı yazmak ne acı, ne mutsuzluk; Sana yazdığım kelimeler şaşkın. Bu terk edilişe. Elimde beyaz bir kağıt ,üzerine yazılar var.Okuyamıyorum…
Kör bir kuyunun dibindeyim sanki . Sen o kuyuya düşmüşsün de, ben seni o karanlıktan çıkaramıyorum.
Bu bitmeyen yalnızlık yüreğime ne çok yaralar açtı. Mevsimlerin sonu, neden her yağmurda ağlıyorum. Güneş tenimi ısıtırken nasıl yakıyor, bedenimi öyle acı çekiyorum ki.
Bu yürek yangını …..bir tek yağan kar düşmedi yüreğime, beni yakan bu ateşi. Hiçbir şey söndüremedi
Sen sen hiç mi özlemedin? Hiçbir yerde kokuma rastlamadın mı? Her yanından geçeni ben sanıpta buğulu gözlerle bakmadın mı? Resimlere bakarken mektupları okurken geleceğe ağlamadın mı?O minik ellerin benim gibi kimlerin ellerini tuttu. Bu yaşadıklarımızın hangisi gerçek .Kaç şehir kadar uzak, nefesin bana . Ben kuzeyden üfleyince güney lodoslarında yakaladım mı kokumu ? Ne kadar uzak olursan ol Taşıdığım yüreğim kadar yakınsın bana….
Kim kime acı veriyor bilmiyorum. Sen ateşsin değil mi? Ateşsen yak şu ayrılığı, sözcüklerden çıkar ayrılık kelimesini ,kalemsen yazma artık ayrılık sözcüğünü…..Güneşsen ısıt bedenimi,ısıt erisin buzlar, aysan yüreğimi aydınlat.Rüzgarsan sen,es. Gök yüzüne çıksın uçurtmalarım. Ben emek verdim. Al alnımdan süzülen terlerimi ellerinle sil.
Çok yorgun düştüm. Hasta düştüm,ellerinin sıcaklığını alnımda hissettim .Sensiz derin bir ormandayım.Karanlıklar içinde .Gel kurtar beni,yerlerde sürünemem. Bir ağacın gölgesinde, serin yellerin estiği o yamaçlarda .Ayrılığı var eden eller, onu yok da eder, Umudu yazan bu kurşun kalemin onayladığı imzalarım çoktan silindi .Senin o ırak diyarlardan gönderdiğin imzalar yerli yerinde duruyor…
İşte sensiz, yorgun….Anladım ki bu ayrılıklar beni yıktı….
25.02.2011
AŞK YOLCUSU YALNIZ, '
'Ne sözlerim tadı kaldı. Ne şarkılar seni andı. Bin teselli kar etmez. Aşk yolcusu yalnız kaldı.''
Başımı geriye atıp. Koltuğa yaslanıp derin derin nefes alıp kendime gelmeye çalıştım.Yerimdn kalkıp mutfağa doğru yürüdüm.,, bir iki yudum su içtim.Salona gelip, koltuya iliştim. Ayaklarımı toplayıp, kollarımla sardım. Tostoparlak oldum. Gece yatmaz gibi bir ileri bir geri, saatlerce sallandım. Hala kalp atışlarımı duyuyordum .Uzun bir süre kendimi gelemedim Sonra uzun uzun düşündüm,Tek tek yaşadıklarımı hayal ettim. Geçip giden o kırık, dökük , mutlu ,mutsuz,yılları . Of...dedim offfff...B u kadar heyecanı , üzüntüyü. ben neden yaşamıştım. Bu yanılmak beni kahretti. Elimi yüzümü yıkadım.Hayır hiç içim rahat değildi. dakilarca avuçlarımın içi ile dakikalarca avuçlarımın içini alnıma vurdum. Neden...... neden....Nedenlere kılıf bulmaya calıştım. Ama bulamadım. Yerimden kalktın terasa çıktım.Hava çok soğuktu. Kollarımı biririne bağladım. Ne kadar kaldın bilmiyorum.Ama aşağıya indiğimde tir tir titriyordum . Üşüyordum.çaresiz ,ezik,mahcup. duvarlara kaydı gözüm.''bir sürü çift göz , ne oluyor ''diye bakıyor.Ben bu gece ölmek istedim. Şimdi bu satırlar sana gelince ,madem öyle düşünüyordun da neden yazdın diyorsun değil mi?Nedenlerinide yazacağım.Akşam ekranı engellemiştim.Sabahleyin uzun süre ulaşamadın. Gözüm hep ekranda kaldı.Engelledim.Kapatacak mı?Diye. Sonra engeli kaldırdım. Hemen cevapladın. İki satıryazı yazdım. ''Bir kaçgün bana yazma.Daha sonra ben size yazarım.'' Hani omuzlarıda çok yük vardırda sen altıda ezilirsinde ,indirince bir gerinir, bir kollarını hareketlendirir.Rahatlarsın ya .Şimdi , ben öyleyim;tuaf bir rahatlık var ne çok gerilmişim. Baktımda hiç neden yokken neden kendimi üzüyorum. Sadece oku ve yazdıklarımı anlamaya çalış.İyi bir insansın ben seni hep öyle hatırlayacağım.Kırgın değilim. Yanışda bulmuyorum.Sen haklısın da belki..... Hani ''beni hiç mi sevmedin demiştin?''ya bende sana öyle bu öyle bir sevgi değil demiştim hatırladın mı?Sen söylerken kalbim hiç Hızlı atmadı.Ne oldu bilyor musun?.Yıllardır görmediğin,çok sevdiğin birisini görünce için sıcacık olur ya, işte öyle bir şey hissettim.Eski bir tanıdık gibi.Ne çok istemiştim dostum olmanı. Dolu dolu sohbet etmeyi , eski anıları paylaşmayı, yaptığım ,yapamadığım,yaşadığım, yaşayamadığım,mutlulukları,yanılgıları,hayatı,senim sıkıntılarını çocuklarını , çocuklarımı saatlerce konuşsaydık.Olmadı en acısıda sen sözünü tutamadın. Çok merak Ettim ''değdi mi?'' Senin şöyle değişini duyuyorum. Ama....Olmaz ....olmaz sen bir söz vermiştin .Tutamadın.Ve olayları içinden çıkılmaz bir hale getirdin. Senden ne savunma, ne de cevap istiyorum.Yalnız şunu düşün ,yaşandı ve bitti....... Bak hala aynı müzik çalıyor. Satırların başındaki şarkı çalıyor .Aşk yolcusu; Ne sözlerin tadı kaldı. Ne şarkılar seni andı. Bin teselli kar etmez. Aşk yolucu yalnız kaldı İşte bunun için en çok sana üzüldüm...... Geriye çok gerilere döndüm . Ben bu mektubu sana ne kadar önce yazmıştım hatırlayamadım.Ama , önce kim kimi bulmuştu onuda bilemedim.Nasıl dost olmuştuk bir onu hatırlıyorum.Adının ne olduğunu da bilmiyorum.Bilmiyorum. Nette konuşurken sordum.MSNde adın...... facede ki adın .....Hangisi senin adındiye. Çok garip bir şey oldu. İkside ben değilim dedi Bende ; -Sende mi? - sanalsın .Dedim yok ben ; -gerçeğim dedi.
Her şey sanal olsada , biri var bu yazılan yazıların arkasında . Henüz tanımıyor olsam da , ne yaşı , ne kişiliği , ne nelerden hoşlandığını , ya da gerçekten var mı? Onuda bilmiyorum . Uzun bir süreden beri bilgisayarın başından kalkmadan . Ona yazıyorum ; Neler mi? Yazıyorum . Onu da bilmiyorum . Sadece yazdığımı biliyorum . Belkide bir çok kişi arasından ben mi seçmiştim onu?. Belkide ben seçmiştim onu . Artık çokta önemli değil ne benim için, ne de o nun için .
Farkındayım ; Bu günlerde kırık bir kalemle , anlamsız kelimelerle ucu açık cümlere.......uzatan noktalar . İşte bunları yazıyorum . Her sözcük damlaları gibi düşüyor , beyaz kağıt sayfalarına . Bazen geç düşüyor kelimeler . Bazen , erken bu yüzden anlamsız olanda var . Anlamını yitirende . Sözlerim yetersiz olunca da , Hislerim içimde kalıyor.... Bende artık başka bir yol buldum . Duvarına her gün bir şeyler yazdım . En çokta yazıma yaptığın yorumları sevdim . Bu günlerde yüreğim biraz yorgun gibi yürek atışlarından mıdır , sence .
Zaman geçtikçe de kederli , umutsuz bir insan olmaya başladım . Hani vardırya ; iki dağ arasında kalı
24.01.2011
GÜLÜM
BİR DOSTTAN UNUTULMAYAN BİR ANI!
slm gülüm evet gülüm dedim çünkü ben içinden geldiği gibi yaşayanlardanım. Seni dün tanıdım bir tesadüf eseri fakat gördümki seni çok önceleri tanıyormuşum şok olmuştum.yıllar sonra seni bulmuştum evet evet çok sevdiğim canım birtanemı bulmuştum.bana demiştin (kaderimiz bir diye)evet sana katılıyorum kaderimiz bir gülüm beni yanlış anlamanı ver öyle değerlendırmenı istemme tabıkı senın aile kavramına saygı duyuyorum.sen benim için imkansız bir aşkın eserisin ben seni çok sevdım hemde çok!en olumsuz anımda bile sen vardır düşüncelerimde duygularımda.nerdeydin sana nasıl ulaşacağımı blmiyordum ama sen hep vardır bir yerlerde.ve işte o an14.ocak2011 ve karşımdaydın.aradan yıllar geçmiş ve ben senı sevmekten asla vazgeçmemiştim. hani vardır yaa insanın kuytu bir köşesinde bir yarası paylaşamaz işte sen benim için öylşeydın çünkü paylaşamıyorudum.insanların beni anlamaları imkansızdı çünkü sen onlar için hayel ürünü benim için ise yaşamın ta kendisydın.gülüm çok şey anlatmak gerek konuşmak gerek yıların nasıl geçtiğini sensizliğin nasıl bir ızdırap olduğınu anlatmak gerek.ben sadece şunu diyorum kı bn seni çok sevdım be gülüm.........
BANA BİR GÖZYAŞI BORCUN VAR
Adam genç kadına seslendi:
- Bana gözyaşı borcun var!
Genç kadın sordu:
- Nasıl öderim?
Adam gözlerini kırptı;
- Haydi gülümse!
Gülümsedi genç kadın. Adam, cebinden mendilini çıkarıp, borcunu sildi. Ve mendilini özenle katlayıp, yine kalbinin üzerindeki iç cebine koydu.
Bir demet mor sümbül vardı kadının elinde. İkisi de bahar kokuyordu... Biri ilkbahar, diğeri güz.
Adam, seslendi yine;
- Bana mutluluk borcun var!
Genç kadın, biraz mahcup, biraz şaşkın sordu:
-Nasıl ödeyebilirim?
Heyecanlandı adam:
- Haydi yat dizlerime!
Genç kadın bir kedi uysallığında, yattı dizlerine usulca. Adam, şefkatle saçlarını taramaya başladı kadının. Saçları, güneşe ve yağmurlara hasret hiç yaşanmamış baharlara benziyordu. Çaresizliğini ördü sırasıra. Sonra saçının her teline, mutluluğun çığlıklarını bağladı adam. Yetmedi, gizli düğüm attı... Ağladı.
Hava kararmak üzereydi. Dışarıda yağmur yağıyordu delice. Adam, sürekli borç defterlerini kurcalıyordu.
Genç kadının gözlerinin içine baktı;
- Bana yürek borcun var!
Borcunun farkındaydı sanki genç kadın, şaşırmadı.
- Bu borcumu nasıl ödeyebilirim?
Adam kollarını uzattı:
- Haydi tut ellerimi!
Sümbül kokusu sinmiş ellerini uzattı genç kadın. Elleri öyle sıcaktı ki, eriyiverdi bütün borcu avuçlarının içinde.
Genç kadın gitmek üzereydi.
Adam son kez seslendi;
- Bana can borcun var!
Kadın irkildi;
- Can mı?
Derin bir nefes çekti adam;
- Evet... Can borcun var. Sensizlik öldürüyor beni!
Hoşuna gitti sözler kadının:
- Peki bu borcumu nasıl tahsil etmeyi düşünüyorsun?
Adam, biraz daha yaklaştı;
- Yum gözlerini!
Hiç tereddüt etmeden yumdu gözlerini.
Adam da yumdu gözlerini, masumca bir öpücük kondurdu kadının titreyen dudaklarına.
- Bu ne şimdi yaptığın? diyerek çattı kaslarını kadın...
Adam, pişmanlıkla, memnunluk arasında gidip geldi. Kekeledi;
- Hayat öpücüğüydü!
Kısa bir sessizliğin ardından bu kez kadın öptü adamı şehvetle...
Adam, şaşırdı;
- Ya senin bu yaptığın neydi?
Genç kadın kapıya yöneldi;
- Veda öpücüğü!
Kalan borçlarına karşılık, yürek dolusu çaresizlik ve bir de mor sümbüllerini masanın üzerine rehin bırakıp gitti genç kadın.
Adam koştu peşinden sümbülleri geri verdi kadına.
- Ne olur iyi bak umut çiçeklerime, solmasınlar...
Genç kadın sümbülleri aldı:
- Merak etme, gün aşırı sularım çiçeklerini!
Adam sevindi:
- Güneşe, suya gerek yok. Gülümse yeter!
Kadın gözden kaybolurken haykırdı adam,
- Umutlarımı kefil yaptım. Unutma, bana aşk borçlusun!
Haykırışı yağmura karıştı. Kadın, yağmuru hissetmeyen kalabalığa...
03.09.2011 Gülseren Akdaş
KAYAN YILDIZLAR
Hava karanlık hafifte serindi. Gecenin karanlığında bastonuna dayanmış. Tarasta gökyüzüne bakıyordu. Yıldızları izliyordu. Gökyüzü berraklaşmıştı. Yazın büyük bir kısmını geride kalmıştı. Gündüzleri sıcak olsada geceleri iyice serinlemişti. Omuzundaki hırkaya biraz daha sarıldı.
Yavaşca avluya indi. Taşlı dar yolda ilerlemeye başladı. Köy uykudaydı. Bütün evlerin pencereleri karanlıktı. Sadece sokak lambaları , sisler içinde görünüyordu. Bir iki pencereden ışık sızıyordu. Gülümseyerek yürümeye devam etti. Ayaklarını sürüyerek bastonunun tık tık seslerini dinliyordu. Rüzgar hafif hafif esiyordu. Uzaktan köpek sesleri geliyordu. Yaşlı adam gözlerini kırpıştırdı. Bir iç çekti. rüzgara doğru yürüdü....yürüdü....
Her adımda biraz daha uzaklaştı evlerden. Yürürken dökülen yaprakların rüzgardan uçuşan sesleri dinledi. Rüzgarı biraz daha fazla hissetti, titredi. Sonbahar, güz, hazan mevsimi. Tabiat ölüyor. Herşey sararıyor. Bastığı yerden çıkan sesleri dinleyerek yürümeye devam etti. Az önce geçtiği yer büyük çayırlıktı. Tepenin üzerinde cennet gibi bir yer, büyük çayırlıktı. Rüzgarın sert dokunuşuna gülümsedi . Bir an gözlerini kapadı . Ellerini üst üste koydu. Batonuna biraz daha abandı. Sırtını ağaca dayadı.
<<Gerçek ile hayali , karıştırdığı. Rüyalardan bıktım>> Diye mırldandı.
Rüzgar biraz daha kuvvetlenmişti . Bastığı yerler ona 86 yılı anımsatıyordu. Elini cebine soktu. Üzeri kırmızı kalemle adına yazılı zarfı fark etti. Çıkardı. özenle açtı. ilk kez okuyor gibi merakla okumaya başladı. Zaten bir kaç satırdı. Başını kaldırdı. Gök yüzüne baktı. Kayan yıldıza takıldı gözleri.....
Başı döndü sırt üstü düştü. Çakıl taşlarının varlığını hissetti sırtında. Gözlerini gök yüzüne çevirdi. Yıldızları izledi. Kayan yıldızlara baktı. Gökyüzünün yavaş yavaş aydınlandığını görebiliyordu . Gözlerini kapattı. Tekrar açtığında ne kadar zaman geçtiğini anlamadı. Ama her yer ısınmaya başlamıştı. Gözlerini kırpıştırarak yattığı yerden doğruldu. Ne rüzgar ne de serinlik kalmıştı.
<<Burada güzel günler sizi bekliyor çok mutlu olursunuz işallah bekliyoruz. >> Adam yüzünde hafif bir gülümseme ile çayırı terk etti. Güneşin sıcaklığı ile sonbaharın gelişi daha da belirginleşmişti.
Uzaklarda onu bekleyen bir hayatı vardı . Bundan sonra yalnızlık onun kaderi olmayacaktı. Bir fincan çay doldurdu. Koltuğa oturdu. Etrafina baktı. alışkanlıklardan uazaklaşmak zordu . Ama yalnızlıkta hiç mi hiç çekilmiyordu.
Gitmem gerekiyor .Gerektiğini biliyordu. içindeki bu isteği daha fazla bastıramazdı. Sonunda soruların cevabını buldu.
<< Belki de yıllardır çektiğim acıyı sonlandıracak çıkışı , sonunda kayan ylıdızda görmüştü. >>
21.11.2010
Siz de “Cığız” mısınız?
Cığız’ın anlamı TDK sözlüğünde “oyunbozan, mızıkçı” anlamlarına gelir ki hala anadolunun birçok şehrinde kullanılır bu eski kelime... Gençliğimde doğuda görev yaparken benim de çokça kullandığım cığız’ın nasıl olduysa kelime dağarcığımdan düştüğünü geçtiğimiz gün ısrarlı davetini reddettiğimde bir çocukluk arkadaşım kullanana kadar farkında bile değildim.
Sevgili Yasemin ne kadar “cığız” olduğumu hatırlattı bana yeni baştan.
Gülümsedim ve uzun uzun düşündüm bu hatırlatmanın üzerine. Eskiden sadece oyunlarda, özellikle de kızlarla yaptığımız “ evcilik oyununda” cığız olduğumu hatırladım, bir de yarışlarda yenileceğimi hissettiğim zamanlarda cığız olurdum galiba… Neyse ki unutmuşum!
Oysa şimdilerde öyle mi ya…
Küçük çocuklardan çok biz yetişkinler mızıkçıyız. Yaşını başını almış erkek ve kadınların minik ve basit mevzulardan ne tür tartışma ve kavgalara giriştiğini hayretle ve ibretle seyrediyoruz. O dedi, sen dedin, ben demiştim ki… Diye başlayan ve sonu küskünlüklere hatta ciddi tartışma ve kavgalara varan bu türden meseleler çevremizde yığınla yaşanıyor maalesef.
Takıntılı ve önyargılı bir ruh haliyle attığımız bütün adımlarımız, ettiğimiz bütün sohbetler, yaptığımız tartışmalar bizleri hatırı sayılır bir mızıkçı yapıyor biz farkında bile olmadan!
Yaşı kemale ermiş kadın ve erkeğin bu çocukça tavrı sergilemesi beni hep hayal kırıklığına uğratmıştır. Her türden ortam ve mekânlarda bir araya gelen insanların sanki kılı kırk yararcasına, kusur ararcasına kırılacak, gücenecek konu aramaları da hakikaten çok düşündürücüdür. Ne birbirimize iltifatta ne de tenkitte orta yolu bulamıyoruz artık.
İnsafsız, gururlu, kendini ve nefsini aşamamış, iç dünyalarında fırtına ve kavgaların bitmediği kimselere dünyayı bağışlasanız üzerinde konuşacak, kızacak, eleştirecek ve suratını asacak bir mevzuyu da mutlaka bulurlar, emin olunuz.
Özellikle sanat, edebiyat, fikriyat gibi sahalardan beslenmemiş, ruhsal dengeleri oturmamış, durulmamış, kendi iç zafiyetlerini terbiye ve tasfiye edememiş kimselerin basit meseleler üzerindeki tepkileri ne yazık ki büyük ve incitici oluyor! Fani işlerin, fani sorunların, fani hüzünlerin etkisi bu insanlarda büyük oluyor.
Oysa cihana böyle oyunbozanlık yapmak için gelmemiştik biz!
Mızıkçılık çocukluğumuzda çok yaralayıcı olmaz, küskünlüklere meydan vermezdi. Cığız olan çocuk kısa zamanda oyun alanına dönerdi benim bildiğim. Oysa yetişkin insanlarda bu o kadar kolay olmuyor. O gün cığız olan arkadaşı bir kalemde siliveriyor ve işini bitiriyoruz ne yazık ki. Ertesi gün telefon rehberimizde bir meftanın son izlerini de yok ettikten sonra kaldığımız yerden hayat oyununa devam ediyoruz.
Hepimiz bir parça mızıkçı, oyunbozan veya cığızız!
En sevdiğimiz insanın kaç isteğini reddettik bu güne kadar? Veya kaç arkadaşımızın kalbini kırdık, kaç kez çocuğumuza hak etmediği cevaplar verdik, kaç defa kendimizi kurtarmak adına çevremizi kandırdık! Say say bitmez. Hatırlamıyorum bir edebiyat dergisinde okumuştum galiba…
Hepimiz birer yalancı,
Hepimiz birer çocuk,
Hepimiz birer asabi,
Hepimiz birer mızıkçı,
Ve hepimiz birer yolcuyuz…
Gemisi karaya oturan!
Diyordu şair… Dünya hayalhanesindeki bu renkli ve karmaşık hayat perdesinde hepimiz başrol oyuncusu edasıyla, esasında kendimizi kandırıyoruz. Başrol oyuncusu olduğumuza dair algımız öylesine yerleşmiş ve pekişmiş ki yüreğimizde, kendimizden başka bir doğru ve gerçeği görmüyor ve bilmiyoruz.
Ancak aslında kendi kurduğumuz oyunda hiç başrolde değiliz, hiç olmayacağız ve hiç olmadık! Zira hiçbir oyun tek başına oynanmaz!
Artık bu curcunada birbirimizi dahi dinlemiyoruz, sadece konuşuyoruz. Herkes anlatıyor, bir şeyler söylüyor, yapıp ettiklerinden dem vuruyor, durmadan egosu konuşulsun istiyor, hep kendisinden söz edilsin, dünyanın merkezi kendini sanıyor… Yani patlamaya hazır şişkin bir ego ile bütün oyunların başrol oyuncusu olmak adına hile de yapılıyor, oyundan da çıkılıyor, kavga da ediliyor, cığız da olunuyor!
Cığız olmanın, mızıkçı olmanın vardığı yol açıkçası “hazımsızlık” kapısıdır ki bu kapıdan giren “kıskanç” olarak çıkar. Biz en çokta o anda yenemediğimiz,bu duygu bizi çığız yapmakta...
06.09.2011
BU YOLDA TERCİHLER BİZİMDİR
Yeni bir mevsimin ilk ayındayız. Ben bu satırları yazarken yaz yeni başladı. Hayat tuaf iniş, çıkışlarla dolu. Hayatı kör karanlıklarda el yordamı ile tanımaya çalışmak ve beklide bu yüzden gördüğümüz her ışıklara, büyük bir sevinçler ve mutluluklar duymak. Aradığı biraz ışıktır görmek, biraz sudur hayatta kalabilmek.
Ben insanları güne bakan çiçeğine benzetirim çoğu kez.
Güne bakan çiçeği ve ben.. hayat acımasız, bazende boynu bükük bırakıyor insanı.
pencerenin önünde batan güneşe bakıyorum. Batacak boynu bükük kalacak niye. Hiç sevmez güneşsiz yaşamayı. Hep güne çevirmeli insan yüzünü, hep dik olmalı.Hep aynı soruları sormaktan. Aynı yanıtları olmaktan yoruldum inan bana.
Bazen beklemedik bir rüzgar çıkar savurur seni sebebsizce ya. İşte sığınacak bir liman ararsın da, önüne gelen ilk ağacın altına sığınırsında, acırya yüreğin. Yere düşmüşsünde seni kimse görmemişti. Avuçlarının içi yanıyordu, ağlamak için kendini zor tutarsın da tam o sırada bir ses;
-Düştün mü bir yerin acımadıya?
Düğüm düğüm olmuş, kalbine biri dokunuverdi. Kapattığım kapıdan.
Kimi zaman kapının ardında ki, o korunaklı ve iyileştirilmiş hayat bile yetmiyor mutlu olmaya.
Her sabah güneşin doğuşunu seyretmekte yetmiyor. Herkes bir başkasının hayatına seğirci, kendi ömrüne misafir olmuşken.
Nasıl bir şey mutlu olmak.Kimler bunun farkında, kim mutlu…
Yürü hadi, nerede eserse orada dur, çevir yüzünü rüzgara, durma bakma geriye.
Yeşiline, alına, beyazına inandiğın ilk istasyonda dur. Bu gün mutsuz pis bir duygu var içimde ne yazı yaz. Nede sabahı sabah gibi, Geçtiğin yolları bile görmüyorsan kafanı saran sis yüzünden. Böyle doğmuş olmalıyız… teslim olmak alttan almak..yaralanmak var doğamızda.
Gece sıcaktı. Hayalimdeki resimler gitsin istedim. Yaşamak istemedikleri hiç yaşanmamış olsun istedim.
Birinde renkli bir hayat, diğerinde soluk renkler var. Kimisi eğlenceli, kiminde hep hüzün var.
Bazıları engebeli, kimsi çıkmaz sokak. Ama sonu hep aynı yere çıkıyor.
Yolculuğun nasıl geçtiğidir önemli olan. Pişman değilim diyebiliyorsan, düştüm ama kalktım, taşlara takıldım, ama sadece tökezlendim. Kavga ettim, ama hep yenilen ben olmadım.Sevdim, ayrıldım, ağladım, güldüm, kaybettim, kazandım, bunlar benim tercihimdi!
Siz istemezseniz kimse yönetemez sizi. İpin ucunu kaptırırsanız, oyuncak olursunuz. Hayat içinde beşik gibi sallarlar sizi.Belkide sizin olan o hazineyi alırlar elinizden. Aynı sonsa, eğer o yola sahip çıkmak gerek. O yolculuk bizim yolculuğumuz olmalı.Her tercihi kendilerini bekleyen aynı sona farklı yollardan farklı zamanda ulaşmasını sağlıyordu…
Neyi değiştirirsen değiştir, o sonu değiştiremiyorsun….23. 06 2011 Gülseren AKDAŞ
’Kelimeler fikirleri asmaya yarayan çengellerdir.’’
Ne güzel anlatmış içimizden geçenleri.Hiç unutulmamalı ki insanlar kelimleri ile büyürler,yine onlarlada küçülürler.Sözcükler, karanlık dünyamızı aydınlatmalı, ışığımız olmalı, yüreğimizi ferahlatan,ruhumuza güneş gibi doğan,bizi aydınlık sıcacık güzellikler sunanbir lutüf olmalı.
Dudakların gerisinde saklı kentler gibidir sözcükler. Bir harf hayatımıza çok şey katar çoğu kez.her çizgi hayat buldukça şekillerle, can verdikçe kağıtlarda.yeniden dirilen hayat gibidir.
Bazen noktalar da çok şey anlatır. Hani sözcüklerilmas duyamazsında, gözleri ararsın anlamak için ya. Çaresizce gözlerden medet umarsın. Yalvarırsın kirpiklere’’ne olur kapama perdeleri ‘’Bilirsin ki sözcükler en derin sessizliği doğurular’’
Bazı sözcükler; yalnızlığı seçerler, öyle dökülüp saçılmayı hiç istemezler.Kırılmaktan çok korkarlar,anlaşılmamaktan, serseri kurşunlar gibi hedefi şaşıtmaktan korkarlar.Rüzgarın önünde ucuşan toz olmak istemezler,mevsimi ve zamanı gelmeden asla yapraklarını açmayan
Ve o mis kokusunu vermeyen gül ağacıdır, olmak istediği.Arzusu zamanında ve değecek sözcüklerdir istediği.
Bazende yerinde ağırdır. Saklandığı dolap veya tozlu raflarda,koltuk arkası, yada kalın kabukların içine saklanan ceviz gibidir sözcüklerimiz. Kimse ulaşmasın, değerini kaybetmesin,yerinde öylece kalsın.Kulaktan kulağa yol alırken özü asla değişmesin.Kimsecikler farklı anlam yüklemesin isteriz.
İçi boş, laf olsun, veya çamura bulanmış sözcükler, yalan yanlışlıklarla beslenmiş, harf sayısı çok içi boş sözcükler yerine.Kaynağından akan kanası suyu içilen,pınarlar gibi olmalı, sözcükler ruhumuz temizlenmeli,gurur vermeli,okşamalı ruhumuzu, güç vermeli. Sevgi, saygı şevkat göstermeli…
Mutluluk beyan eden sözcüklerle, fikirlerini beyan edenler ne mutlu. Yüreğiniz güzelliklere sözcükler mutluluklara yol açsın.
23.06.2011 Gülseren Akdaş
YALNIZLIĞIM KALBİME BATAN CAM KIRIKLARI
Uzak diyarların birinde bıraktım seni.
Zamanı ve yerinide unuttum!
Unuttum mu sandım, unutmayımı denedim?
Seni ve unutmak istediğim o sensiz günleri andım.
Akşam güneşinin kızıllığında,
Onca zaman geçti üstünden,
Eskimeyen bir düşüncesin ,
Unutamadığım bir hayalsin,
Unuttum desemde….
Her şarkını duyduğumda,
Her resmine baktığımda,
Gülünce yüzünün aydınlığında,
Geçecek diye her yaramı üflediğimde,
Beklemediğim anda çıkan bu ayrılıkta
Düşündükce her anı bana hüzün veriyor,
Yanaklarımızın gözyaşları ile ıslanması,
Sevginin acısının yüreğimizi yakması.
Hayalini kurup da gidemediğim yollar,
Ellerimle tuttuğum anılar,
Gülerim,gözlerime ulaşmaz gülüşüm.
Gözlerim hep yüreğim gibi kapkara,
Sanki dünyanın bir ucundayım;Zamana karşı uçtum.Yeni bir gün başladı az önce. Dışarıda müthiş bir yağmur var.Gençler yağmura aldırmadan elele yürüyorlar. Sağanak devam ediyor.Sanki yağmur mutluluk veriyor onlara.Daha çok seviyorlar birbirlerini…
Oysa yağmurda yürüyorlar elleri birbirlerine kenetlenmiş.Bu mutluluk veren bir şey aslında, Bazende en savunmasız yerden vuran şarkılar gibidir, güzel günlerden kalan hatıralar…Gelip boğazıma düğümlenir.Bir yumruk olur oturur. Kalbine ne kadar cam kırığı batırabilirsin ki …
Bir yerde durmak gerekiyor, hayatın.İnsan giderek içine kapanıyor. Bazen de olmadık yerde karşımıza çıkan güzel günlere ait, bir hatıra kısa bir ara veriyor, günlük hayata..Her insan bazen bir duvarın dibinde geride bıraktığı güzel günlere ağlıyor…
Yalnızlıklar başlıyor istemeden. Sahi yalnızlık nedir;Eğer dostların bir telefon kadar yakınsa
.Eğer telefon edeceğin dostların varsa. Bu gece bir şeyler paylaşmak istiyorum dediğimde seninle olacak dostların varsa. Gerçek yalnızlık etrafında bunları söyleyebileceğin hiç kimsenin olmamadıdır.İşte o zaman üzülmek gereklidir.Hele kalabalık için kendini yalnız hissedenler vardır ki, en kötüsü kötüsü budur.
İnsan üzüntüsünü paylaşacak bir insana ne kadar ihtiyaç duyarsa, sevincini paylaşacak insan arar. Güzelliklerde paylaşılmalıdır.
‘’ Hayal gücüne sahip insan hiç yalnız kalmaz.’’derdi Brown .Nedenide yaratıcı üreten insanlar neşelidir. Çok zamanı olduğundan kendisi ile hesaplaşacak zamanı vardır.
Kendinden kaçması zordur.Hayal gücü çok kuvvetlidir. Hayalleri onu hiç yalnız bırakmaz .
Yinede ; yalnızlığım kalbime batan cam kırıklarım. Mutlu yalnız zamanlar…..26.06.2011
KAPAT GÖZLERİNİ.. HİSSEDEBİLİRSİN YÜREĞİMİ;
Gözlerini kapat, hisset içimden geçenleri. Bakmasını bilirsen hissedebilirsin yüreğimi. Görebilirsin de. Gördüğün an …Sana kardelen çicekleri toplayacağım uçurum kenarlarından.Biliyorsun değil mi?Kardelen çiceği! ‘’ beni seven ölümü görmeli’’ demiş.
Yağmurlar yağdırırım;ıslanan saçlarını ellerimle tararım.Gözlerime baktığında,sonsuzluğun mutluluğunu yaşarsın,Yıldızlara bakarken
Gördüğün ışık yüreğimin aydınlığı,güneşse yüreğime düşen aşk ateşi.
Seni öyle çok severim ki, gözlerimle, dudaklarımla,ruhumla sevgim gökyüzünde sana meleklerle yarenlik yapar. Yüzünün aydınlığı gülün goncasında sunulan bembemsi mutluluk için, ben ömrümün baharını veririm. Gözünden akacak bir damla yaşa ömrümü veririm.
Duyduğum her melodi, Şarkılarda seni söylediğini görürsün. Bitmeyen aşkımızın valsı başlar. Kollarında eririm.tenime değen tenenin kokusunu içimde hissettikçe, gözlerinden akan yaşlar mutluluk bile olsa gözlerinden dökülecek yaşlar, yakar beni…
Yürüyeceğin sevgi yolunda kır çiceklerinin, güllerin, lalelerin kokusu ,yüreğine sinsin. Güneş seni ısıtmak,ay seni aydınlatmak için doğsun.
Batan her gün,sessizce..Gece karanlığa bürünürken..geceler karanlık sessiz sıkıntılı olamasın…Her gecenin sabahında güneşle doğacak umutlar, mutluluğun çığlıkları yankılansın. Ruhun huzurun sarhoşluğunda…
Uyandığında gördüğün ilk ben, gördüğün de seni seven yüreğim olmalı,Sevgi tohumları serptim, filizlensin yüreğimde diye,suladım her yağmurda,rüzgarları kestim eğmesin dallarını diye. Uyanmak istemediğin rüyan olurum. Eğer sen gözlerinden bakan,
Gözlerimden yüreğimi görebilirsen!
Gülümsediğinde gözlerinde yıldızları, yüreğinde güneşi, hayatında umudu yakala…….01.07.2011 Gülseren Akdaş
SEN HİÇ BAHAR GÖRMEDİM Mİ?
Bir ayrılık rüzgarı, yükleyip umutlarımı götürdü. Bakışların gözlerimden uzağa, saçların ellerimden koptuda göçtü.
Götürdü kokusunu, aşk tenimden uzağa.
Her sözün bir melodiydi.
Tenin unutamadığım sıcaklığındı.
Unuttum sanki o güzelim bahar sabahlarını!
Acılara karıştı.
El değmemiş hüzünlerde,
yüreğime sızı değdi.Kıstırılmış hayallerden.
Dağ başlarına sığındım.
Seher sevdalısıyım ben;
O sessiz yamaçlarda beklerim!
Baharlar gelsin içimde papatyalar,
gelincikler açsın diye.
Sen hiç mi bahar görmedin?
Hep hazanlarımı yaşadın.
Ayrılıklarda sevdadandır.
Elinde elin eksik,
ellerini tutacak el de mi yoktu?
Tarlalarda gelincikler açtı, aşk kırmızısına döndü oyalar,çayırlar.
Papatyalar bembeyaz yaptı yamaçları sen hala bahar görmedim mi diyorsun?
Senden önce söylenmiş sözler vardı.
Söylenmiş şarkılar vardı.
Hep yaşanmışlıkları hatırlatan.
İnandığında her şarkı içimdeki hüzünleri götürür. Ömründe her şarkının bir başka yeri vardır.
Her kapıyı bir başka anı , bir başka yaşanmışlık anımsatır sessizce.
Her şarkını bir başka hikayesi vardır.
Sen hiç bahar görmedim desende,
baharlar hep vardı,
sen bakamadın.
Unutma bu döngüde,
her kışın ardından bahar gelir.
Her kışın ardından da hazan gelir….
Güz gülleri gibisin.
Ya sevmeyi bilmedin! Yıllarca!
Ya sevince geç kaldın!!
04.07.2011 G ülseren Akdaş
BAŞKA BİR GÖKYÜZÜ
Başka bir gökyüzünü özledim hep. Yalanın umutsuzluğun. Kötülüklerin olmadığı .Gözlerimi sımsıkı kapadığımda,yumduğumda.Yaşadığım sürede bana sevgi ile bakacak bir çift mavi gözü bekledim.Açmadım gözlerimi, Açtığımda göremem diye o mavi bir çift gözü.Sarıldığımda duyduğum o kokun içimde hala.O koku da güneşin ve dağ kekiğinin, yaseminin, kokusunu aldım.Buram buram sevgi kokuyordu; toprak,nehir, ağaç,su, sevgi,gözlerimiz gözlerimizde kaybolduğunda, Aramızda kopmaz bağların…..
Seninle hayat bir başka olabilirdi, bir başka gökyüzü.Hep o yaşayacağım gök yüzlerinin hayalını aradım. Hiç unutmadım , hep bu gün gibi dipdiri umutlarımız , bir sen yoksun , birde deniz mavisi gözlerin, neredesin hangi dönülmez yerlerdesin bilmiyorum . Ama çok sevdiğin bir şiir vardı.’’Başka bir gökyüzü’ şimdi ben o başka gökyüzünü ararken seni bulacak gibiyim; Bulur muyum…..? bilmiyorum ama hep içimde.Tek bir şey istiyorum;Hyata değer bir yaşam,dostluğa değer bir dostluk..
‘’Yıl 1987 ….. şehrin ‘nin küçük şirin kasabası.Pencereden uzaktaki dağlara bakarken manzaraya daldım.Nedense hala anlayamamıştım yaşananları.Anlamamda çok mümkün değildi.Şimdi yazarını hatırlayamadığım bir söz vardı.’’Coğrafya kaderdir’’Bizim kaderimizde doğdukları coğrafyaya ve zamana göre çizilmişti.geçişini hatırladım.Şimdi o günleri anımsayınca o senin dar sokaktan koşarak ge çişini hatırladım;
Koşarak girmiştin dar sokağa hem koşuyor hemde arkasına bakıyordu .Kovalıyanın kim olduğuna...
Serçeler Ölürken Ağlarlar Ya!"
O Gün erken uyanmıştı.İçinde her zamankinden farklı bir bir şeyler vardı;Sevgi mi deseydi,buna yoksa başka bir şey mi,?Bilemiyordu… Ama iki yıldan beri içinde tertemiz bir sevgiden başka bir şey yoktu ki!Yinede bu günkü farklı içinde sevinç sevgi ve heyacan karışmıştı…O nedenle güne nasıl başlasam diye düşünürken içi içine sığmıyordu.Duyguları gibi gün de çok farklıydı. Çok özeldi. Bugün dünyanın en kutsal en güzel duygusunu paylaşanların günüydü; Yaşamın amacı olan duyguyu paylaşanların günü…sevgililer günü…
Çocuk bunu için o taptığı kendinden fazla değer verdiği tarif edilmesi istediğinde tarif edemediği kadar büyük bir sevgiyle sevdiği kıza nasıl bir armağan alacağını düşünüyordu; Şöyle kocaman ve sevimli bir tavşan?Ama bu olmazdı. Kıza doğum gününde almıştı bunu.O zaman ne almalıydı, ne mutlu ederdi onu,değerli bir kolye?Bu olabilir diye düşündü.Ama alacağı hediye paradan çok tertemiz sevgisini anlamasını istiyordu o…Uzun uzun düşündü;Bu nasıl bir hediye olmalıydı?Sonra bir Işık belirdi zihninde:Kristan bir gül ;Bu çok güzel bir fikirdi! Hemen hazırlandı ve mağaza mağaza gezmeye başladı.Hayalinde oluşturduğuo hediyeyi aramaya başlamıştı.Saatlerce aradı, ama böyle bir şey bulmadı,hiçbir yerde..Umutsuzluğa kapılmış kızın yanına giderken sokakta çok tatlı ufacık bir kızın elinde koskoca bir sepetle gül sattığını gördü.onun istediği kırstal bir güldü ;hiç solmaması için...çocuğu mutlu ederek alınacak bir hediyenin değeri daha çok olacağını düşündü.Bütün sepeti aldı.O sırada sevdiği kızdan bir mesaj geldi.Kendiside bir mesaj attı.
-Yarım saate yanındayım. Dedi.
Yoldan geçen taksiyi durdurdu.Gideceği yeri söyledi. Yine hayallere daldı…Kimbilir ne kadar mutlu olacaktı önemlisi.’’Biriciğim’’diye hitap ettiğiuğruna hayaller kurduğu,şiirler yazdığı her şeyden önemlisi sevdiği kızdı o.Hayallerden bir ara sıyrıldı. Araba çok mu hızlı gidiyordu. Ama sorun değildi,aksine daha iyiydi Biriciğine bir an önce kavuşacaktı.tekrar hayallere … Ani bir fren sesi ve kulakları sağır eden bir gürültüyle kendini bembeyaz bir yolda buldu. Hertaraf bembeyazdı ve kendinden başka hiçkimse görünmüyordu ortalıkta... Ölmüş olmalıydı... Ama neden bugün? Neden biriciğini göremeden? Derken yanında beliren melek ona bir şeyler anlatıyordu.
Çocuk hiçbir tepki vermemişti sadece o üzgün gözlerini çok uzaklarda biryerlere odaklamış meleğin söylediklerini dinliyordu... Cehennem kapısına geldiklerinde melek son sözlerini ve son dileğini istedi ondan. Çocuk az önce uzaklıklara meydan okurcasına sonsuzluğa dikmiş olduğu gözlerini bu kez meleğin gözlerine dikti ve "son bir kez onu görmek istiyorum" dedi. Melek şaşırmıştı. Çünkü bugüne kadar hiçkimse "günahlarımı affedin" sözlerinden ya da "cennete gitmek" dileğinden başka hiçbir dilekte bulunmamıştı. Gerçi çoğunun dilekleri kabul edilmemişti...
Ama bu çocuk az da olsa cehennemden kurtulma şansını geri çevirip; ölmeden önce sevdiği kızı görmek istemişti... Biraz beklemesini söyledi ona ve ortalıktan kayboldu. Çocuk tek başına kapıda beklerken melek çocuğun cehenneme gitme sebebine baktı: kitapta "bir insanı büyük yaratıcıdan çok sevmiş ve o na tapmış..." yazıyordu. Melek çılgına döndü; bu nasıl bir şeydi? Nasıl bir duyguydu sevgiydi? Tekrar çocuğun yanında belirdi ve dileğinin kabul edildiğini söyledi.
Aynı anda çocuk kendini "biriciğinin" yanında buldu: kız oturmuş ağlıyordu... Derken bir polis elinde bir sepet gülle gelip; kıza ismini sordu ve bu güllerin kendisine ait olduğunu sepetteki kartta onun isminin yazdığını söyledi. Kız şaşkın bir biçimde sepete baktı ve bir kısmı kanlanmış olan güllerin arasından kartı aldı; okumaya başladı. Kartta:
"Bu gülleri gözyaşlarımla yıkamak istedim ama böyle mutlu bir günde ağlamamın yanlış olacağını düşünerek yanlarına sevgimi koyarak sana getirdim..." yazıyordu.
Bir de not düşülmüştü: "Biriciğim, bu bizim ölümsüz sevgimizin ikinci yılı. Ve bu iki yıl içinde hayatımın en mutlu günlerini geçirdim. Ama bu iki yıl değil önümüzdeki yüzyıllar ne seni bana unutturmaya ne de benden ayırmaya yetmeyecek. Ben kadere inat bir gün ölsemde yine seni herşeyden çok seveceğim..." diye.
Kız bunları okuduktan sonra acı bir çığlık attı ve hıçkıra hıçkıra ağlamaya devam etti... Çocuk: "yeter!" diyerek gözlerini ve kulaklarını kapadı. Ne kızın gözyaşlarını görmek istiyordu ne de hıçkırıklarını duymak. Çünkü bunlar ona çok büyük bir acı veriyordu... Ve gözlerinden yaşlar süzülmeye başladı... Bütün bunlar olurken çocuğu izleyen melek çocuğun ağladığını görünce:
-"Bu olanaksız! Bir ruh ağlayamaz bu imkansız!" diye bağırmaya başladı.
–"Yüce Allah'ım nedir bu? " diye haykırdı. Her taraf birden karardı ve kulakları sağır eden bir ses duyuldu:
"Bu sevgidir! Ben insanları yaratırken onlara güzel duyguları bahşettim ve onlarda sevgiyi yarattılar. Kimi parayı kimi başarıyı kimi eşini dostunu sevdi. Ama bu çocuk benim yarattığımı benden bile fazla sevmiş... Onu affediyorum. Ama cennete alamam oradakilerede bu ölümsüz sevgiyi bulaştırmasını istemiyorum. Ne dileği varsa söylesin yerine getirin!
" Melek çekine çekine çocuğa yaklaştı ve "Yaratıcımız seni bağışladı ne dileğin varsa yerine getireceğiz" dedi. Çocuk ıslak gözlerle Ona bir serçe olarak dünyaya gitmek istediğini söyledi. Melek birkez daha şaşkına döndü ve neden bir insan olarak değilde bir serçe olarak gitmek istediğini sordu: Çocuk:
"Ben artık onun ve ailemin sevdiklerimin gözünde bir ölüyüm. Şimdi tekrar karşılarına çıkıp ben ölmedim bakın yaşıyorum demem daha büyük bir yıkım yapar onların duygularında.Onlara daha fazla acı çektirmek istemiyorum. Bir serçe olarak gidersem herzaman uzaktan da olsa biriciğimin yanında olabilirim; geceleri uyurken penceresinin camından o tatlı yüzünü izleyebilirim..." dedi ve dileği gerçekleşti. Tekrar yaşama dönmüştü ve önceden hep yapmak istediği gibi özgürce gökyüzünde uçabilirdi. Ve kanatlarını çırpmaya başladı. Hemen sevdiği kızın evine gitti; odasının camının önündeki ağacın dallarından birine kondu ve onu izledi... Günler aylar böyle akıp gitti... MiniKSerçe kız nereye giderse hep onunla birlikte gitti...
Aradan iki yıl geçmişti ve kız iki yıldan beri ilkdefa gülmüştü. Karşısındaki yakışıklı gencin anlattıkları onu güldürmeyi başarmıştı... Kız eve döndüğünde yatağına uzandı; uzun uzun kara kara birşeyler düşündü... Sonra çok sevdiği ve acısını kalbinde taşıdığı çocuğun resmini eline aldı uzun uzun baktı ve kendi kendine konuşmaya başladı:
"Nerdesin? Seni çok özledim... Zaman hiç geçmedi sen yokken yanımda... Şimdi biriyle tanıştım; bir haftadır onunla buluşuyoruz... Biliyormusun; senden sonra ilk defa beni güldürmeyi başaran o oldu... Hatırlıyormusun; iki yıl önce bu gün sen bana bir sepet gül ve onların yanında bir kart vermiştin... Kartta; "Seni iki yıl sonra değil yüzyıllar b oyunca bile unutmayacağım..." yazıyordu...
Ama ben bunu başaramadım aşkımıza sadık kalamadım; onu seviyorum..." dedi ve bunları söylerken de gözyaşları boşaldı; yanaklarından süzülerek... Bütün bu olanları camın ardından izleyen minik serçenin kalbine birşey saplanmıştı ve gözleri dolmuştu... Derken melek beliriverdi karşısında:" Sakın ağlama biliyorsun serçeler ağlarsa ölür..." dedi. Ama MiniKSerçe sevdiği kıza son birkez daha doya doya bakarak gözyaşlarını serbest bıraktı...
İşte O Günden Bu Güne Ne Zaman Bir Aşık Üzülse Gökyüzündeki Bütün ' Serçeler 'Ağlar
Derleme 06.08.2011 GülserenAKDAŞ
ÜMİDİN BİTTİĞİ YERDE,
DOĞRU YOL HER ZAMAN IŞIĞA ULAŞTIRIR
Issız bir gecede,zifiri karanlıkta kayboluruz bazen,o zaman bak gök yüzüne,yıldızlar yol gösterir sana..Doğru yol her zaman ışığa ulaştırır.Karanlıklar içinde ayınlığa ulaşmak budur işte. Eğer bulutlu bir gece ise…
Var olmayan, olsada nerede olduğunu bilmediği,benden sonsuz uzaklıkta ki yıldızlar sayesinde yolumu bulabilirim O yıldızlara minnet borçluyum..
Aşk;
hergün yeniden başlamaktır hayata ,sonsuzluğa doğmaktır...Mutlulukla bakmaktır yaşama...Yapraktaki çiğ tanesini sevmektir Gecenin karanlığını , gece gözlerini sevmektir ....Aşk gözlerinde , aşk seni sevmektir..........
Ümidin bittiği yerde…kaybedişin öyküsü başlar,kaybetmenin öyküsü ise, ‘’bir varmış bir yokmuş’’ diye başlamaz. O ümidin bittiği yerde, ne acılar ,ne üzüntüler,vardır.
Toprak çorak,göller kurumuş,yollar ıraktır.Nede ellerde toprağı işleyecek kuvvet,ne de dizlerde derman var. Ne de baharları yaşamak,nede baharlarda açacak çicek , nede kar yağacak, nede yağmur,mevsimlerde her halde yoktur. Başlar eğik, gözler donuk,kalp atışları bile bezgin.yaşama tutunmaktan..Ümidin bittiği yerde…Çaresizliğin çığlıkları başlar. Kucağınıza bir bir düşmeye başlar Özlemlerin kabusu.. Yalnızlığın,ıssızlığın soğuk ayak sesleri vardır peşimizde…o ümidin bittiği yerde…
Ne bir telaş,nede bir arayış… sadece kocaman bir boşluk ve…sonuz bir boşluk.Susuş…sonsuza kadar susuş..Bir çığlık. Bir haykırış.Belkide bir damla gözyaşı!kısacık bir haykırış!Bir söz , belki de bir bakış.Ümidin bittiği yerde yeniden diriliş…doğru yol doğru zaman seni ışığa kavuşturur..
16.08.2011
YİNE YANDI ANALARIN YÜREĞİ
Kimse kusura bakmasın ben bir anayım; Ve bir ana olarakta duygularımı ve de düşüncelerimi yazmadan, onları sizinle paylaşmadan içimdeki ateş sönmiycek.Bazen haykrmak geliyor içimden bazende isyan. Kimdi veya kimleri bu acıyı bizlere yaşatanlar.Kim başlatmıştı,amaçları neydi?Amerika ne ister,kimler uşaklık eder,üç kuruşluk menfaat için;kimler kandırılmıştır,kimlere neler vaat edilmiş, neler verilecektir daha.onların hiç umurlarında değil! Herkes bir yol tutturmuş.Hiç bir şeyin umurlarında olduğunu sanmıyorum:
Anaların canları yanıyor,çocuklar ölüyor ve hiçbir ‘’erkek’’ buna dur demiyor!..
Bir söz tutturmuşlar hep söylüyorlarda uygulayan nerede ,acıyı çektırirken düşünmüyorsun da edepsizce! ‘’CENNET ANALARIN AYAKLARI ALTINDA’’diye avutmaya çalışma:
Neyi paylaşıyorsunuz ,bu uğurda biz neleri kaybedeceğiz de siz mi kazanacaksınız ? Doğrudur kazanan sizler olabilirsiniz.Siz kendinizi yenilmez mi sanıyorsunz?Ne olmayı bekliyorsunuz.Bu oğullar bu kızlar sizin oğlunuz sizin kızınız değil ki. Besbelli yanar Bir söz vardı o aklıma geliverdi’’elelin eşeğini türkü söyleyerek ararmış’’bunlarınkide o misaltörenlerde gözyaşları duygulu sözler, ağlama ağlama senin ağlamaya hakkın yok sen çözüm üretmelisin …sen yok ramazandı…Yok bayram Allahın günü biter mi? Onlar ramazan dinlediler mi? E tabi onların tuzu kuru. Şöyle bir yatkilinin çocuğuna neden denk gelmez, birde bunu anlasam.
Ö lüme gidenler hep nedense sıradan ailelerin çocukları, ne tesadüf değil mi?
……..
Sacının teline kurban olduğum.gözünde sakındığım kokusuna doyamadığım, içime çekip çekipte yüreğimde sakladığı. Yavrusunun bir anda yitip gitmesi….
Canı çok mu yandı,son sözlerin ne oldu. İçin yandımı .. bir damla su verenine olmamıştır ,Civanım, aslanım … Böylemi dönecektim…Şimdi şu başı dumanlı dağlar duydunuznu sesimi……
Sözün bittiği yerdir….
KALBİMDEKİ DUYGULARI ŞİİRLERİME KÖPRÜ YAPTIM
Kirpiklerime düşüyorsun bir çiğ damlası gibi.Yumuyorum gözlerimi göz kapaklarımın içindesin. Sesim bir çağlayan olup dolduruyor uçurumları Samanyolu avuçlarıma dökülen. Kum taneleri var ya onlardan biriyim . Bir yolculuğa çıkıyorum.Mavi sularda .aşk dalgaya tutulur daha ilk dönemeçte,dalganın eteklerinde koy bulur.
Su perisine kovuşmak için.
Yinede içini acıtan bir şey var ,bu kavuşmada.Benliğimin derinliklerinde, üstünü örtmeye çabaladığım gizli yaralarıma tuz basıyor sanki!
‘’giderken yüreğim sende demiştin’’o anda gözlerinde ermiştim.Bunlar gerçek mi, yoksa hayal mi ? bir türlü bilemediğim ama içimdeki sızıyı andıran inanılmaz bir düş bu dünya..
Su perisi…Gözlerinden taşıp beni icine alıveren sıcacıkbir dünyaya dalıveriyorum.
Işık harelerinin oynaştığı sulara dalıp gidiyorum.
Bazen düşlerden sıyrılıp gerçeklere dönme zamanı gelsede ben su perisinin…Derin sularından geçipte buldun yolumu……
19.08.2011
Bir Kadını Ağlatırken Dikkat Edi...n...
" Bir çocuğu okşar gibi incitmekten korkarak sevmeli erkek kadını.. ama hiç bir kadın çocuk muamelesi görmek istemez. söylediği şeyler çocukça da olsa dinlenilmesini,dikkate alınmasını ister. Yani bir kadının çocukluk yapmasına izin vereceksiniz; ...ama asla onu bir çocuk olarak görmeyeceksiniz.. Bir kadın güçlüdür aslında.hatta erkeklerden çok daha güçlüdür.ama bu gücünü herzaman ortaya koymasını sevmez.ister ki,erkeğin gücü kendisine huzur versin.kendi kendine yapabileceği şeyleri bile erkeğin yapmasını bekler.böylece hem daha kadın olduğunu hissedecektir hem de erkeğinin ne kadar güçlü olduğunu görecektir.ancak kadın gücünü göstermek istediğinde onu engelleyemezsiniz.yapmak istediği birşey varsa mutlaka yapar. Bir kadın sevgidir aslında.içinde her zaman sevgiyi taşır.sevdiklerinden kolay ayrılamaz.sevdiklerini kolay kolay kıramaz.zor sever;ama,tam sever.bir kadının tam anlamıyla sevebilmesi için yüreğinin kabul ettiğini beyninin de kabul etmesi gerekir.ve sevmezse de onu asla sevmeye zorlayamazsınız.belki kolayca yüreğine girebilirsiniz.ancak beyninde yer her an terk edilebilirsiniz.sevmediği halde terk etmeyen kadınlar da var elbette.bunun tek nedeni ise engelleyemedikleri acımak" duygusudur. Bir kadın yalnızdır aslında.hiçbir zaman kadını bütünüyle elde edemezsiniz.kendisine ait bir dünyası vardır ve orada hep yalnızdır.o dünyaya kimsenin girmesine izin vermez.hiçbir anahtar o dünyanın kapısını açamaz.yalnızlık onun sığınağıdır.o sığınağa ne zaman gireceğine,ne kadar kalacağına hep kendisi karar verir.sığınaktayken oradan çıkmaya zorlarsanız,onu sonsuza dek kaybedebilirsiniz. Bir kadın çılgındır aslında.neler yapabileceğini erkek aklı hayal bile edemez.üreticiliğinin sınırı yoktur.ama bunu ortaya çıkartmak için hayatının erkeğini bekler.hoyratça harcamaz üreticiliğini.sadece erkeğine saklar.bir kadının gerçek erkeği olmayı başarabilmişseniz çok şanslısınız demektir.çünkü hayatın içinde olan herşey ancak kadınlar olduğunda anlam kazanıyor.yemek yemek,su içmek bile.bir kadının elinden içtiğiniz suyla kendi kendinize bardağı doldurup içtiğiniz su arasındaki lezzet farkını anlayabiliyormusunuz?anlıyorsanız ne mutlu size.anlamıyorsanız ne yazık ki yaşamıyorsunuz bir kadını ağlatırken çok dikkat edin..!!! çünkü Allah gözyaşlarını sayar.....!!!! kadın;erkeğin kaburgasından yaratıldı,ayaklarından yaratılmadı..!!! öyle olsaydı ezilirdi......!!! üstün olsun diye başındanda yaratılmadı......!! AMA GÖĞSÜNDEN YARATILDI...... Eşit olsun diye...... kolun biraz altında...Korunsun diye...!!! KALP HİZASINDA SEVİLSİN DİYE hem de erkeğinin ne kadar güçlü olduğunu g kadın gücünü göstermek istediğinde onu mutlaka yapar. Bir anlamıyla sevebilmesi için yüreğinin kabul ettiğini b
· HAYAT UMUTLA BAŞLAR UMUDUN VARSA!
Sakın sönmesin o parıltı O gözlerinde yanan ışık. Mutluluğun bedeli sendedir Umut yeniden doğmak demektir. Bugün geç kalmış sayılmazsın Geçmişi silip atmalısın. Beni iyi dinle arkadaşım Hayatı umutlarda bulacaksın. Her an gülümse herkese Dünyaya arkadaşlık ver. Dostça "merhaba" de Her gittiğin yerde. Hayat dostlukla başlar, Hayat umutla başlar, Hayat sevgiyle başlar. Sana yazdım bu satırları ,okurmusun bilmiyorum . Ne demiştim dostluğumuz baki kalsın.
Yaşadığımdan emin değilim. Ama bir gün biteceğinden eminim; Nedenlerini tartışırız. Bu yaşta hayal kırıklığı,beceriksizliğimden mi?Yoksa fazlamı h
bazen sert bir rüzgar esebilir. O zaman boynunu eğmekten utanma, yeniden başını kaldıracağını, yalnızca rüzgarın geçmesini beklediğini düşün..
**
gerçekten öyle mi, hayat yalnızca arasıra gizlenmemiz gereken rüzgarlarla mı dolu, eğer onlardan korunabilirsek bunca acıdan da korunabilir miyiz?
**
Yalnızlık en büyük acıları bile derinleştirmeye, yeniden biçimlendirmeye yarayabilir. Bazen.
**
Belki bir gün, suskunlukların tutsak edilmiş düşlerin kişiyi nasıl böyle dönülmez sınırlara sürüklediğini anlarsın.
**
Güzel kalan yaralar vardır. Sende benim artık ancak izi belli olan, zaman zaman yanlış bir dokunuş yada mevsimsiz bir yağmurla sızlayan ama hep güzel kalan yaramsın. Ne zamandır onla birlikte yaşamaya çalışıyorum, bunu öğrenmeye. Senin imgen, yaşamda değilde, kimi şiirlerde bulabildiğim bir boyut veriyor bana..
**
İstemediğim görüntülerden, istemediğim sözcüklerden kaçarak geçecek bir hayat, sürekli bir şeylerden gizlenerek, sürekli kendinden gizlenerek, sözcükleri değiştirerek, istenenlerle istediklerimiz arasındaki dengeyi kurarak, her an bu oyunu sürdürmek için gergin bekleyerek, sokaklardan, gecelerden, karanlıktan, erkeklerden, okullardan, hastanelerden, yüksekten, kapalı bir hücreden, arabalardan, uçaklardan, askerlerden, dostlardan, sevgililerden, acıdan, mutluluktan, öfkeden, düşünmekten, bir günün bitmesinden, gecelerin sonsuza dek sürmesinden, düşünmekten, yalnızlıktan, başkalarıyla birlikte olmaktan, sevmekten, bir gün ansızın hastalanmaktan, mezarlıklardan, kalabalıklardan, seslerden, sessizlikten korkarak, anlamsız bir oyun gibi, renklere, titreyişlere, değişen görüntülere kapılarak sürüklenip gitmek, gitmiyorum, artık bırakıyorum, zaman durabilir, görüntüler geçmeyebilir, en azından benim için durduruyorum, gitmek istediğim her yere gidebilirim. Şimdi uzak yıldızların arasında bir nokta olabilirim, söylediklerimizden çok gizlediklerimizden oluşan bu görüntülerden, onların anlamını çözmek için delice çaba harcamaktan sıkıldım artık, kendi görüntümden, onu siliyorum, kimsenin umurunda olmasada..
Hiç kimseye değil seslenişim. Sadece şahsıma.... Her ne olursa olsun gülümse diyorum içimdeki ben'e... İçindeki umudu, sevinci yaşat.. Ve hep dışarı çıkmaya çalışan hüzne inat GÜLÜMSE
· KERAMET YÜREKTEDİR HER DAİM...!
Bir adam çok sevdiği kadına şiirler yazıyordu. Sonra o kadın ansızın onu terk etti. Adam kadının ardından şiirler yazmaya devam etti. Daha çok yazdı. Ve günün birinde çok ünlü bir şair oldu. ... Yıllar sonra kadının yaşadı...ğı kente gitti ve büyük bir şiir dinletisi sundu. Dinleti bittiğinde uğruna şiirler yazılan kadın kolunda kocası ile çıkışa geldi ve adama “merhaba” dedi. Adam ona sıradan bir insana bakar gibi baktı. Kadın, “beni tanımadın mı” dedi. Adam, “hayır tanımadım” dedi. Nasıl tanımazsın! Uğruna şiirler yazdığın kadınım ben; Seni şair yapan kadın... Adam kadının gözlerine baktı ve şöyle dedi.
“Kerâmet sende olsaydı, o koluna taktığın adam
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|